AYNI AĞACIN GÖLGESİNDE
Köyün tenha bir yerine, büyük aşkın tohumuyla ekilen ağacın, tam 60 yıllık öyküsü...
TÜRÜ: DRAM
TÜRÜ: DRAM
Uyarı: Oyunu sahnelemeden önce mail yoluyla veya İnstagram üzerinden iletişime geçip izin istemeniz ZORUNLUDUR. Oyun hakkındaki görüş ve önerilerinizi de bu sayfanın en altında yorum olarak ya da mail / instagram yoluyla belirtebilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim...
Aşağıdaki mail adresinden bana ulaşabilirsiniz.
ahmet736arslan@gmail.com
Yeni yayınladığım oyunlardan anında haberdar olmak ve iletişime geçmek için İnstagram'dan takip edebilirsiniz. 👇
Ya da buraya tıklayarak siteye abone olabilir ve yeni içeriklerden e-posta yoluyla haberdar olabilirsiniz.
Oyun yazma sürecimle ilgili videolar paylaştığım kanalımı aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz.👇
KARAKTERLER
MÜMTAZ: 1960’larda yaşayan bir delikanlı.
BİNNUR: 1960’larda yaşayan bir genç kız, Mümtaz'ın sevgilisi.
ŞEVKET : Mümtaz'ın oğlu, Melike'nin sevgilisi.
MELİKE: Şevket'in sevgilisi.
TORUN MÜMTAZ: Şevket’in oğlu
USTA : İnşaat ustası
NOT: Oyun 1960-1990-2020 olmak üzere 3 farklı zaman diliminde geçmektedir. Bu zaman dilimlerinde konuşulan Türkçe, oyunda hep aynı şekilde yazılmıştır. Sahneye uyarlanırken bu konunun göz önüne alınıp zaman dilimlerine göre diyalogların güncellenmesi rica olunur.
SAHNE 1
Zaman: 1960
(Kuş
cıvıltıları eşliğinde Mümtaz ve Binnur el ele tutuşarak sahneye girer.)
Binnur: Köyden
çok fazla uzaklaştık Mümtaz. Burası neresi?
Mümtaz: Seninle
rahat rahat konuşabileceğim kadar köye uzak bir yeşillik.
Binnur: Artık bu
kaçamaklardan yoruldum. Biz hep böyle gizli saklı mı yaşayacağız bu aşkı? Ne zaman isteyeceksin beni?
Mümtaz: Sabret
güzel yüzlüm sabret. Şu seçim geçsin. Hele babam bi' muhtar
seçilsin. Köydeki şu hareketli günler bitsin. Sarıkız doğursun. Kardeşim askerden gelsin. Babam bana
tepedeki evin tapusunu versin. Tarla sürülsün. Ekin biçilsin. Kovanlar Tepebaşı'na göçürülsün. Elimizdeki mallar satılsın. İşte o zaman... (Susar.)
Binnur: (Heyecanla) İşte o zaman....
Mümtaz: Ne
konuşuyorduk biz. Bunlar olunca önemli bir gelişme
olacaktı.
Binnur : Beni
Mümtaz beni istemeye...
Mümtaz: Yok yok
başka bir şeydi sanki.
Binnur : Off hala dalga geçiyorsun. Senden önce fırıncının
oğlu beni ister, babam da razı olursa o zaman görürsün sen.
Mümtaz: Peh fırıncının oğlu da kimmiş? 40 fırın ekmek yese benim kadar
olamaz. Çırpı gibi bir şey o be! Üflesem düşecek.
Binnur : Babam
bakmaz öyle çalısına çırpısına eli yüzü düzgün der verir.
Mümtaz: Sen
merak etme Binnur'um! Elbet bir yolunu bulacağım. Biraz sabır tamam mı?
Binnur : Hem ben
sıkıldım artık Mümtaz. Bu tenhadan, şu taştan, yerdeki çamurdan
her şeyden...
Mümtaz: Aa öyle
deme! Bak darılır taşlar, küser bize toprak. Hem bak ben
mekanı kapattım bugün senin için.
Binnur : (Heyecanla) Ne mekanı, hangi mekan?
Mümtaz: Burası
işte. Tam biz diz dize el ele otururken sürüsüyle gelen çoban var ya. He işte konuştum onunla bugün gelmeyecek buraya. Bak Mümtaz’ın senin için mekanı kapattı.
Binnur : (Durgunlaşır.) Aman sen de mekana bak. Toz toprak işte.
Mümtaz: Ne
yapayım Binnur'um! Şehirdeki adamlar dükkanları
kapatırlar, çirkin çirkin karılar için. Ben de senin için koca
ormanı kapattım be! Kötü mü ettim?
Binnur: (Özlemle) Hiç
şehir falan deme bana Mümtaz...
Mümtaz: Ne
yapayım be güzelim! Köyde senin için kapatacak mekan mı var sanki? Köy kahvesini mi kapatayım. Gidip muhtarlığı mı kapatayım ha? Ama dur babam şu seçimi
bir alsın. Orayı bile kapatırım senin için.
Binnur: Seçim
seçim seçim... Unut şunu artık!
Mümtaz: Olur mu! Unutulur mu hiç? Bu seçimi alalım diye küs akrabalarımızın
evine gittik. Geçen sene bizim tarladaki
mahsulü kurutan ırgatın bile ayağına kadar gidip "Olur öyle
şeyler sıkma canını. Gel yeniden tarlamızda işe başla" dedik. Adam şu an tarlamızda ırgat başı oldu. Biz bu seçim için çok
çalıştık Binnur'um çok. Hele o verdiğimiz vaatler... Dağıttığımız broşürlere verdiğimiz paralar .. Ahh neler neler...
Binnur : Off Mümtaz bırak artık şu seçimden konuşmayı. Bizden konuşalım
ikimizden. Sadece ikimizden ha olur mu?
Mümtaz: Tamam
Binnur'um olur konuşalım. Ne konuşalım?
Binnur : Bak
belli ki senin beni isteme işin yakın zamanda olmayacak.
Mümtaz: Şu
seçim geçsin babam seçils...
Binnur : Başlama
yine Mümtaz! Sonra ne diyeceğini unutuyorsun.
Mümtaz: Tamam
tamam. Doğru diyorsun yakın bir zamanda olmayacak.
Binnur : Madem
uzun bir süre daha bu tenhada buluşacağız. O zaman burayı biraz
biz yapalım. Burada bize özel şeyler olsun. Çocuklarımız olunca tekrardan buraya gelelim ve her şeyi anlatalım onlara.
Mümtaz: Nasıl
bize özel? Hayvanlarda olduğu gibi alan belirlemek için
daire çizerek işemek gibi bir şey mi?
Binnur: Off! Hayır tabii ki. Ya burası evimiz gibi olsun
anladın mı? Bize özel ifadeler, işaretler. Ne
bileyim bir ağaç dikelim mesela çocuklarımız olunca gelelim
buraya ve dallarına tırmanacak kadar büyüsün ağaç. Anladın mı
senin ve benim. Yani aşkımızın ağacı
Mümtaz: Anladım anladım . Burayı aşkımızın yuvası yapalım diyorsun yani.
Binnur : Evet tam
olarak ondan bahsediyorum. Mesela diktiğimiz ağacın yanına bir
sandık koyalım. Ve o sandığa sen benim için
ben de senin için bir not yazayım. Çocuklarımız olana kadar
okumayalım. İlk çocuğumuz okuma yazma öğrenince ilk onun ağzından
duyalım birbirimizin notlarını.
Mümtaz: Ya
çocuğumuz olmazsa ya duyamazsak o notları?
Binnur: Dur bi' Mümtaz hemen kötü düşünme. Belki de notları okumak için çocuklarımız sıraya girer. Belki ikiz olur hatta üçüz. Düşünsene kardeş kardeş öğrenirler okumayı.
Mümtaz: Bilmiyorum Binnur. Daha çok erken değil mi bunları
düşünmek için?
Binnur: (Mümtaz’ı duymaz. Konuşmaya devam eder.) Sonra şu
taşlarla buraya kocaman B ve M harfleri. Ortasına da kırmızı toprakla kocaman bir kalp.
Mümtaz: Rüzgar
uçurur be Binnur'um!
Binnur: Her yeni
çocuk doğduğunda buraya geliriz.
Mümtaz: Niye nüfus işleri buraya mı taşınacak?
Binnur: Kocaman
kalbin içine her yeni çocuğun baş harfini yazacağız. Büyük
aşkımızın meyveleri...Bizim
aşkımız meyve verirken diktiğimiz ağaç boş durmayacak. O da
meyve verecek.
Mümtaz : O meyveleri köylü toplar. Bizim haberimiz olmadan pazarda bize satar
be canım!
Binnur: (Hala Mümtaz’ı duymaz.) Sonra şuraya küçük bir
tabela çakacağız .Tabelada "Binnur ve Mümtaz'ın Sokağı" yazacak.
Mümtaz: Bak işte seçimi alırsak bu sokak tabelası işi kolay olur.
Binnur: Bir gün
öldüğümüzde ya da bu köyden gittiğimizde ilçenin tüm
aşıkları burada buluşacak. Burada yaşayacaklar aşklarını. Bizim ki kadar büyük olmasa da...
Mümtaz: ilçe mi
köy ya burası köy..
Binnur: O zamana
ilçe olacak. Aşkımız sokak, köyümüz ilçe
olacak.
Mümtaz: İlçe mi? (Biraz durur.) E ilçe olursa muhtarlığı boşversene. Belediye
başkanlığına aday oluruz.
Binnur: Keşke bu
tenha yeşilliği satın alsak be Mümtaz. Diktiğimiz ağaç
büyüyene kadar sen beni istersin. Babam verir sonra buraya bir ev
yaptırırız ha? Aşkımızın sokağında küçük şirin bir
evimiz olur.
Mümtaz: Çok zor
o iş.
Binnur: Neden olmasın ya?
Mümtaz: Burası
fırıncının yeri de ondan. Onlar sana talipken sence
burayı bize satıp. Üstüne bir de buraya ev yaptırmamıza müsaade
ederler mi dersin?
Binnur: Etmesinler isterlerse etmesinler, Yeter ki böyle tenha kalsın
buralar.
Mümtaz: (Saatine bakar.) Oo nasıl da daldık hayallere...
Binnur: Ne oldu
yine?
Mümtaz: Mekanı
sadece belli bir süreliğine kapattım. Çoban efendi geldi gelecek. Görünmeyelim. Seçim öncesi laf söz olmasın. (Binnur'u kolundan tutup sahneden çıkartırken Binnur söylenmeye devam
eder.)
Binnur: Seçim de seçim. Seçim de seçim vallahi bıktım. Bitse de kurtulsak ya bitse de kutuls...
(Sahneden
çıkarlar ve sahne kararır.)
SAHNE 2
Zaman: 1990
(Gür yapraklı
ağacın gölgesinde kuş cıvıltıları eşliğinde Şevket ve
Melike oturmaktadır. Ağacın yanında siyah küçük bir sandık
vardır. Onların yanında taşlarla yazılmış, yalnız bir B harfi
vardır. Arkadaki tabelada "Binnur'un Sokağı" yazmaktadır.)
Melike: Ee sonra ne olmuş? Çoban gelmiş. Baban ve Binnur Hanım köye
dönmüşler. Sonra buraya geri gelmemişler mi?
Şevket:: Gelmez
olurlar mı aşkım? Gelmişler tabii. (Ağacı göstererek) Baksana
dedikleri her bir şeyi yapmışlar. Ağacı dikmişler, altındaki
küçük sandığa birbirlerine not bile yazmışlar,
Melike: (Sandığı
göstererek) Sahiden o sandıktaki notları sen mi okudun? Hani "Çocuğumuz doğunca okuma yazmayı öğrenir öğrenmez okuyacak" diye anlaşmışlardı ya
Şevket: Yok. O notlar hala okunmadı.
Melike: Ama neden? (Hafif sırıtarak.) Hala bilmiyor musun okuma yazmayı?
Şevket: Binnur Hanım ve babamın hiç bir zaman çocuğu olmadı ki. Ne
çocukları oldu ne de evlendiler.
Melike: (Etrafındaki güzellikleri göstererek) Ama bunca şey... Bunlar ne anlama geliyor?
Şevket : Baksana sokağın adına. Yoksa sen mi bilmiyorsun okuma yazmayı?
Melike : (Yavaş
yavaş ve üzülerek okur.) "Binnur’un Aşkının Sokağı"
Şevket: Taşlara
baksana sadece B harfi var. M harfini oluşturan
taşları Binnur Hanım dağıtmış olmalı.
Melike: İyi de
neden? Nasıl biter ya bu kadar büyük bir aşk?
Şevket: Aşk
aslında başından beri tek taraflıydı. Yani babamın anlattığı
kadarıyla öyleymiş. Babam hiç bir zaman onun kadar sevmemiş.
Melike: Peki ya
seçim, seçimi kazanmış mı deden?
Şevket: Ne dedem
seçimi kazanmış ne de babam Binnur Hanım'ı. Seçim
geçmiş, köydeki hareketli günler geride kalmış, sarıkız
doğurmuş, amcam askerden gelmiş, dedem tepedeki evin tapusunu
babama vermiş, tarla sürülmüş, ekin biçilmiş, kovanlar
Tepebaşı'na göçürülmüş, elimizdeki mallar satılmış...
Melike: Ee sonra?
Şevket: Ee'si babamın
her bir dediği vaat olmuş. Biri dışında. Gidip de Binnur Hanım'ı istememiş.
Melike: Nasıl ya yıkılmıştır kadıncağız. Nerede acaba şimdi bilen gören var mı?
Şevket: Binnur Hanım anlamış babamın kendisini oyaladığını. Zaten babası da
bir an önce Binnur’u vermek istiyormuş. Köyün zenginlerinden
fırıncının oğlu isteyince vermişler kızı. Vermişler
vermesine de verdikleri gece Binnur Hanım kaçmış.
Melike: Nereye!
Şevket: Onu
bilmiyorum gitmiş işte. Daha da dönmemiş geriye.
Melike: Ya darılma ama babana o kadar sinirlendim ki şu an. Kendisini bu kadar seven bir
kadın bırakılır mı?
Şevket: Aa ölünün arkasından böyle konuşulmaz.
Melike: O nasıl oldu?
Şevket: Ne nasıl oldu?
Melike: Babanı diyorum işte.
Şevket: Ha. (Biraz nefeslenir) Bizim
köyün nüfusu 15 yıl içinde bayağı bi artmış .E haliyle ilçe
yapmışlar. İşte ilçe olunca babam da duramadı belediye başkanlığına aday oldu. Hayal meyal hatırlıyorum sabah seçim, akşam seçim... Gündemimiz hep seçimdi. Babam evde konuşurken bile heyecandan yerinde duramazdı. Neyse işte seçim öncesi bi' yerde konuşma yaparken kalp krizi geçirdi....Bıraktı gitti bizi.
Melike: (Düşünceli bir şekilde Binnur Hanım'la empati kurmaya çalışmaktadır.) Orda burda seçim broşürü gördüyse yıkılmıştır kadın. O varken de seçim yokken de seçim... Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi...
Şevket: Doğru. Ne diyeyim haklısın yani. Çok ayıp etti Binnur Hanım'a
Melike: (Biraz durur.) Şevket
Şevket: Ha canım?
Melike: (Küçük, siyah sandığı göstererek) Hiç merak etmiyor musun? Ne yazdılar acaba Binnur Hanım nasıl anlattı
acaba aşkını. Ya baban ne yazdı? Ne dedi olmayan aşkı için?
Şevket: Olmaz
Melike. Anlattığıma pişman ettirme. Unut tamam mı bunları? İkisinin hiç bir zaman çocuğu olmadı. O yazılarda hiç bir zaman
okunmayacak.
Melike: İyi
de biz okumazsak alır götürür birisi. Hem burası fırıncıların
değil mi? Ya onlar bulursa o zaman daha kötü olmaz mı?
Şevket: Evet daha kötü olur ama
bilmiyorum korkuyorum işte.
Melike. Neyden?
Şevket: İçinde yazanlardan. Hem de bu çok özel bir şey Melike.
Melike: Ya iyi
de madem onların çocuğu olmadı, Binnur hanım da hiç
evlenmedi. Bu durumda o sandığı açmaya ve içindekileri okumaya
en yetkili kişi sen değil misin?
Şevket : Orası
öyle de bilmiyorum işte...
Melike : Hadi Şevket... Ben de yanındayım bak. Kimseciklere anlatmam. Hem ne
yazabilirler ki? Bizim gibi iki genç insan. Methiyeler, sevgi
dolu sözler işte. Başka ne olacak.
Şevket : Öyle
mi diyorsun?
Melike : Tabi ya. Hadi hadi! (Sandığı alıp Şevket’in kucağına koyar.)
(Şevket yavaş
yavaş sandığı açar içinden ilk kağıdı çıkartır.)
Melike: Bu
hangisinin?
Şevket: Binnur Hanım'ın notu
Melike: Hadi
durma sesli oku.(Sağına soluna arkaya bakar.) Kimse yok zaten.
Şevket: (Binnur Hanım'ın notunu sesli şekilde okumaya başlar.)
"Mümtaz’ım,
Biliyorum bir gün
bu ağaç büyüyecek. Dolgun dolgun meyveler verecek. Sokağımız, aşkımızın sokağı, en güzel sesli kuşların evi olacak.
Köyün tüm aşıkları kaçamak için hep buraya, aşkımızın
sokağına gelecek. Ama biliyor musun? O köylü kızların en
şanslısı benim. Hiç biri senin gibisini bulamaz. Bu notu öyle
bir sevda ile yazıyorum ki kalem kağıtla birlikte tutuşacak alev
alacak simdi. Kokunu, sesini gittiğim yerde deliler gibi özleyeceğimi
bilmek ne kadar da acı. Biliyor musun Mümtaz? Bu not hiç bir zaman
okunmayacak. Hiçbir zaman çocuğumuz olmayacak. Bunları bilmek bu kadar
acı olsa da seninle düşlerini kurmak o kadar güzeldi. Seçimi
kazansanız, sarıkız doğursa tepe başındaki ev senin de olsa
babam sana beni vermeyecek Mümtaz'ım. Söz vermiş fırıncıya. Nuh
diyor peygamber demiyor. Kaç gündür konuşmuyorum babamla. Aklım
sıra cezalandırıyorum işte. Ama şunu bil ki senden başkasının
olmayacağım. Gideceğim buralardan... Seni seviyorum Mümtaz"
( Şevket notu
okumayı bitirince şaşkınlıkla Melike'ye bakar.)
Melike: Ne yani
baban istemeye gitse de olmayacak mıydı bu iş?
Şevket: Duymadın
mı Melike? Zaten vermeyeceklermiş. Keşke gitseydin be babam. En
azından bu kadar kırılmazdı kadın. En azından
sokağınızın ismi aşkınızla kalırdı.
Melike: Hadi hadi babanın yazdığını da okuyalım.
Şevket: Okumasak mı ya?
Melike: Aa zaten
baban Binnur Hanım'a yeterince haksızlık yapmış. Eğer şimdi biz
de sadece kadının notunu okuyup gidersek biz de haksızlık
yapmış olmaz mıyız? Hadi hadi durma.
(Şevket diğer
kağıdı da eline alıp okumaya başlar.)
"Binnur’um,
Böyle düşüncesiz
ve kaba bir adamın yanında o kadar nahif hayaller kuruyorsun ya her
gün yeniden aşık oluyorum sana. Fark ettin mi bilmem. Hep dalgaya
vuruyorum dinlemiyorum seni. Dur hemen üzülme. Bir sor bana neden
dinlemiyorum. O kadar güzel hayaller gerçekleşmezse ben acıdan
ölürüm Binnur. Sokağımız, taşlarla yazdığımız aşkımız
ve çocuğumuz bu notu okurken kocaman olmuş ağaç....Ben bunlara
bile aşığım Binnur ama en çok da sana aşığım.
Biliyorum bu cümleleri sana karşı hiç kullanmadım. Kullanamam da. Ben
de böyleyim işte. Gizliden seviyorum, Gizli ama çok büyük seviyorum
Binnur. Umarım bu notu şu an okuyan bizim aşkımızın meyvesidir.
Umarım hayallerimiz gerçekleşmiştir. Seni seviyorum Binnur..."
Şevket: (Yine
şaşkın şekilde Melike'ye bakar ) Ne demek şimdi bu?
Melike: E baban
bildiğin kör kütük aşıkmış Şevket.
Şevket: Nasıl olur da babam başka birini
istemeye gitmiş. Yani bu kadar severken ne olmuş olabilir Melike
anlamıyorum.
Melike: Geriye
tek bir seçenek kalıyor.
Şevket: Ne!
Melike: Baban
çocuğun doğmasına, okuma yazma öğrenmesine kadar gecen zamana
sabredememiş işte.
Şevket: Ne yani, ne demek istiyorsun?
Melike: Baban
notu okumuş Şevket. Gelmiş buraya. Açmış sandığı
ve Binnur Hanım'ın notunu okumuş. Notta yazanları görünce zaten
verilmeyeceğini bildiği kızı istemeye gitmemiş.
Şevket: Yani
babam haksızlık falan yapmamış Binnur Hanım'a.
Melike. Öyle gibi
Şevket: E öyleyse Binnur Hanım neden tabelayı değiştirmiş. Babama ait tüm izleri yok etmiş.
Melike: Anlasana
Şevket. Binnur Hanım verdiği sözü tutmuş. Çocukları doğana kadar okumamış notları.
Şevket: Bu
yüzden babamın kendisini sevmediğini düşünmüş.
Melike: Aynen
öyle. Şevket bu durumda bize bir görev düşüyor.
Şevket: Ne, ne
görevi? Notları mı yakacağız?
Melike: Off hayır
tabi ki! Her nerde ise Binnur Hanım'ı bulmalıyız ve bu notu ona
okutmalıyız.
Şevket: Ya babam
öldü gitti. Bu saatten sonra okutsak ne olacak Melike?
Melike: Sevdiği
adamın onu terk ettiğini düşünen bir kadın var Şevket. Her an kendisine işkence eden bir kadın. Bunu bilmeye hakkı var.
Şevket: İyi de
nasıl bulacağız.
Melike: El ele
verip bulacağız Şevket ve doğacak çocuklarımıza anlatacak bir
anımız olacak.
Şevket: Doğacak
çocuk falan deme Melike. Babamın yaşadıklarını yaşamak
istemem.
Melike: Saçmalama. Sen
Mümtaz değilsin. Ben de Binnur değilim. Hadi kaybedecek vaktimiz yok.
(El ele tutuşup
sahneden çıkarlar. Sahne kararır.)
SAHNE 3
Zaman: 2020
(Sahne
aydınlanınca aynı ağacın gölgesinde Torun Mümtaz elinde kağıt ve
kalem ile oturmaktadır. Torun Mümtaz’ın
kalemi oynadıkça sesi salonda yankılanır.)
Torun Mümtaz (Ses): Annem ve
babam o gün aldıkları karar ile Binnur Nine'yi aramaya başladılar.
Çok uzun süre arasalar da onu ve ona ait en ufak bir izi bulamadılar. Şehirde gittikleri her yere kağıtlar yapıştırdılar.
Tüm dükkanlara notlar bıraktılar. Geri dönmesi için belediyelerden anons bile verdiler. Aradan 30 yıl geçse de
hala geri dönmedi. 20’li yaşlarında ayrıldığı bu köye 80’li
yaşlarda dönüp bu sokağı görmesini o kadar çok isterdim ki.
Ama ne yazık ki göremeyecek. Bu gün bu güzel sokağın son
günü. Dedem zamanında küçük bir köydü burası, şimdi büyük
bir ilçe oldu. Arsanın sahibi fırıncılar,
burayı bir iş adamına sattı. Haftaya büyük bir AVM'nin
temelleri atılacak. Koca bir aşkın sokağı, tozlu bir enkaza dönüşecek.
(Deyip yazmayı
bırakır ve kalemi kağıdın üstüne koyar. Kafasında baret olan bir adam sahneye girer.)
Usta: Ee genç
yazar bitti mi işin?
Torun Mümtaz: Evet evet bitti.
Usta: Kusura bakma ismini bilmiyorum. Yazar diye
sesleniyorum. Bazıları pek sevmez de.
Torun Mümtaz: Mümtaz ben.
Usta: Hımm Mümtaz demek. (Biraz durur. Utanarak) Ne yazdınız merak ettim valla. Mahsuru yoksa...
Torun Mümtaz: Dedemle
babamın hikayesi. Daha doğrusu dedemin aşkının hikayesi. Bir
tiyatro oyunu olacak. Büyük aşkın tiyatro oyunu....
Usta : Ee sonunda "Her şey yıkıldı" yazacak mısınız? (Hafif sırıtarak) Zannedersem bu oyunda Kötü karakter ben oluyorum.
Torun Mümtaz: Her şeyi
dosdoğru yazdım bunu da yazmam gerek maalesef.
Usta: Tabii tabii
orası öyle ama benim de işim bu. Bir şeyleri yıkıp yeni şeyler yapmak.(Hafif sırıtarak) Çok kötü bir karakter olarak yazmazsınız değil mi?
Torun Mümtaz: (Sırıtarak) Merak etmeyin zaten sahnedeki her karakter biraz siyah biraz beyazdır. Önemli olan siyaha mı beyaza mı daha yakın olduğudur.
Usta: Senin gibi
bir torunum olsun isterdim Mümtaz. Deden çok şanslı biliyor musun?
Torun Mümtaz: Teşekkür ederim.(Biraz durur) Ben işinizi daha fazla geciktirmek istemem.
Usta: (Kolundaki saate bakar) Zaten benim de son kontrolleri yapmam lazım.
Torun Mümtaz: Tanıştığıma çok memnun oldum.
Usta: Ben de. Bu arada oyuna da gelmeyi çok isterim.
Torun Mümtaz: Tabii ki. Bi' aksiilik olmazsa kültür merkezinde olacağız. "Aynı Ağacın Gölgesinde" ismiyle anonsta ya da broşürlerde mutlaka duyarsınız. Benim davetlim olarak sizi görmeyi çok isterim.
Usta: O zaman oyunda görüşmek üzere.
Torun Mümtaz: Görüşmek üzere...
(Usta sahnenin sağından Torun Mümtaz solundan çıkar. Sahne kararır. İş makinelerinin sesleri arasında Ustanın sesi duyulur.)
Usta (Ses): (Bağırarak) Durun durun! Kepçeyi durdurun! Bi' teyze var. Durun. Yaşlı bi' teyze var!
(Perde Kapanır)
SON
tiyatrodan çok bir sinema filmini andırıyor. köy dramasının içeriğini biraz daha geniş tutulsaymış vur kaç gibi! geldi de geçti sona yaklaştı ve bitti okurken oyunun sonunu tahmin ediyorsun.
YanıtlaSilMerhaba,
SilÖncelikle ayırdığınız vakit ve yorumunuz için teşekkür ederim.
Yazdığınız eleştirilere katılıyorum. İyileştirilmesi, belki de biraz daha uzatılarak zenginleştirilmesi gereken bir oyun. Vakit buldukça oyunu tekrardan düzenlemeye çalışıyorum. Yazdıklarınız benim için çok değerli.
Sizlere huzurlu ve sağlıklı günler dilerim.
Saygılar...