İNTİHARIN İMTİHANI

İntihar etmek üzere olan bir şairin, intihar gecesi başından geçenler...        

                                    
  






Uyarı: Oyunu sahnelemeden önce mail yoluyla veya İnstagram üzerinden iletişime geçip izin istemeniz rica olunur. Oyun hakkındaki görüş ve önerilerinizi de bu sayfanın en altında yorum olarak ya da mail / instagram yoluyla belirtebilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim...



Aşağıdaki mail adresinden bana ulaşabilirsiniz.

ahmet736arslan@gmail.com

Yeni yayınladığım oyunlardan anında haberdar olmak ve iletişime geçmek için İnstagram'dan takip edebilirsiniz. 👇


Ya da buraya tıklayarak siteye abone olabilir ve yeni içeriklerden e-posta yoluyla haberdar olabilirsiniz.


Oyun yazma sürecimle ilgili videolar paylaştığım kanalımı aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz.👇



TÜRÜ: TRAJEDİ-KOMEDİ

SAHNEDEN

 - Kastamonu

İntiharın İmtihanı Tek Kişilik Tiyatro Oyunu Metni

İntiharın İmtihanı Tek Kişilik Tiyatro Oyunu Metni



 
KARAKTERLER

İNTİHAR ETMEK ÜZERE OLAN ŞAİR

SAHNE 1

(Boğazda intihar etmek üzere olan şair, bazen seyirciye bazen kendini atacağı boğaz dekoruna bakarak konuşmaya başlar.)

ŞAİR: Güneşli bir günün akşamındaki kara bulutlara, boğazda eşlik etmek ne de çılgınca değil mi ?
Cık, Pek de çılgın sayılmaz aslında. Çılgın kararlar aniden verilir yahu! Ben uzun süredir hep bu geceyi, hep bu boğazı düşlüyorum.
Yabancı değilim bu boğaza, yerdeki taşa, karşı kaldırıma... Buraya ilk gelişim değil yani.
Canım ne zaman sıkılsa hep buraya koşarım. Saatlerce izlerim bu manzarayı.
Yok yok bu sefer manzarayı izlemeye gelmedim... Bu sefer manzarayı son kez görmeye geldim!
Sıkıldım artık! Martılardan da simitlerden de...

(Derin bir nefes alır.)

Bu boğaz kim bilir kaçıncı intihara şahit olacak bu gece?
Her bahtsız buraya gelip uzunca konuşur mu bilmem ama ben konuşacağım.


(Biraz duraklar. Sağa sola adım atar.)

Nasıl anlatsam.... Oturup ağlasam mı bilmiyorum.
Ağlasam dediysem sulu göz falan değilim, yanlış anlaşılmasın!
İnsanların karşısında ağlamamak için yüzümün girmeyeceği şekil yoktur....Öyle gururluyumdur.
Evet insanların karşısında dedim. Yani yalnızken bir çocuk misali köşeye sinip damla damla ıslatırım yanağımı. (Etrafına bakar.) Sahiden burada kimsecikler de yok ağlasam yeridir aslında.
Ama ağlamadan önce diyecek birkaç lafım var!
Öncelikle neden buradayım... Hem de gecenin bir yarısında, bir başıma...
Şöyle anlatsam daha iyi olur;
Sanki şekerli sakızımın şekeri bitmiş ve hiçbir tadı kalmamış gibi...Hayatın hiçbir tadı kalmadı!... ve tatsız bu sakızı çiğnemekten yoruldu bedenim.
Tabi bir de aklım var...Bedenimden çok daha yorgun bir aklım.
Hayatı koşu bandında yaşıyorum... Bedenim yoruluyor ama odamdan iki adım öteye çıkamıyorum.
Ve bu koşu bandı sürekli daha hızlısını istiyor benden! Her geçen gün daha da yorgun bir ben duruyor odada.

Bu halimi gören annem de -her anne gibi- hep söyler. "8-17 bir işin olsun ‘böyle’ olmazsın!" diye
Ben de her seferinde sorarım 'böyle' derken, nasıl diye...
"E gün boyu bir odada tıkılıp kalmazsın!" der
Bilmiyor ki 8-17 işim olsa bu sefer iki odada tıkılıp kalacağım... bir evde bir de klimalı havasız iş yerimde...
Ha iş demişken, ben anneme göre çalışmıyorum, akrabalara göre boş işlerle uğraşıyorum, arkadaşlarıma göre hayatın sefasını sürüyorum. Bana sorarsanız şairim!
Ama şairlik de karın doyurmuyor. Bu sebeple işsiz olarak nitelendiriliyorum... Tabi canım! İş demek para kazanmak demek değil mi? Şairlik de neymiş!
Mısra başına 5 lira alsam bile sadece bakkal borcumu kapatmaz be yazdıklarım!
Yok yok yanlış duymadınız şairim ben, hatta bir tane şiir kitabı bile çıkardım. Yalnız elden satmıyorum internette satışa sundum.
Muhteşem, harika, şahane fırsatlarda kitabın fiyatı yarı yarıya düşse de sadece bir kişi satın aldı kitabımı. Kim olduğunu da bilmiyorum. Yanlışlıkla aldı herhalde.
Bilemiyorum... Bakarsınız bedenim boğazın serin sularına karışınca ünlü bir şair olurum.
Hani hep ölünce anlaşılır ya değer... kıymete biner merhum!
"İntihar eden şairin son dizeleri!" diye paylaşır haber bültenleri. Yanına da küçük resmimi koyarlar... İnşallah Facebook’dakini değil Instagram'daki resmimi alırlar.
Gerçi ne önemi var ki orada aldığın 'likeların' ölmüş gitmişsin be şair!

(Boğazdan sert bir rüzgar ve dalga sesi duyulur.)

Ne dedim de kızdın boğaz!... Biraz sabret de son kez anlatayım derdimi... Nerede kalmıştık?
Ha sonra 40-50 gün yasımı tutar sevdiklerim, taş çatlasa 2 aya unuturlar beni!
2 ay derken biraz iyimser düşünüyorum geçen hafta 3 gün boyunca eve gitmedim acaba annem yokluğumu hissedecek mi diye, 3 gün sonra eve girdiğimde "Ben seni odanda sanıyordum nereden geliyorsun Mustafa" dedi annem, ismim Mustafa değil bu arada!.
Bilemiyorum... Alzheimer başlangıcı vardır belki annemde.... Ya da gerçekten onun nezdinde pek bir önemim yoktur. (Biraz durur)
Evde annemle ben yaşıyoruz yani bugüne kadar öyleydi. Bugünden sonra tek yaşayacak validem.
Ekmek almaya giden annelerden olacak.
Kendi işini kendi gören annelerden!
Babamdan sonra... bir de ben bırakıp gideceğim annemi!

Belli ki babama çekmişim
O da severmiş ki terk etmeyi ben doğmadan gitmiş...gitmiş gitmesine de hiç geri gelmemiş.
Şu an nerede ne yapar hiç bilmiyorum.
Benim gibi beş kuruşsuz bir şair mı? Annemin istediği gibi memur mu? Yoksa akrabaların dediği gibi bir başına ölüp gitti mi bilmiyorum.
Ama annemin istediği gibi değildir, öyle olsaydı yakasına yapışır bırakmazdı babamı.
Kanaatimce annemin hiç istemediği gibi biriydi.
Neden diye sorarsanız, ben konuşmaya başlayıp da "Anne! Benim babam nerede?" dediğim güne kadar annem babamın eksikliğini fark etmemiş.
Zannedersem annemin bu Alzheimer’ı çok eskilere dayanıyor.
Ya da "Giden gitmiştir. Bana el sallamak düşer." gibi bir hayat felsefesi var kendisinin.
Her ne kadar umursamaz görünse de validem.... üzülecektir bana.
İnşallah birileri beni bulur... haberi olur en azından.
Çünkü biliyorsunuz kimse haber vermezse biri gelip de "Senin işsiz oğlan nerede?" diyene kadar eksikliğimi hissetmez kendisi!

(Biraz durur.)

Şimdi düşündüm de
Aslında haber anneme hiç gitmese daha iyi olur çünkü ölümümle cezalandırmak istediğim kişi annem değil ki!
Tabi tabi hiç duymasın!... Kimseler sormasın, hak ettiği gibi mutlu mesut yaşasın validem!
Ama bazıları da duysun!... Hatta üzülsün istiyorum biliyor musunuz?... Geceler boyu uyumasın istiyorum.... Ağlasın, ağlasın.... Hatta boğazından tek lokma yemeği geçirmek için cümle alem uğraşsın.... O da "Yok" desin... "Onsuz yiyemem!" desin.... (Acı bir şekilde güler.) Kendimi kandırıyorum yine... Çok iyi biliyorum... İştahı açılacak, güzelleşecek, neler neler olacak da hatırlamayacak beni! 
Tabi canım. Ölümümle en çok cezayı annem, akrabalarım, arkadaşlarım falan değil o hak ediyor!
Elif, Elifnaz!
Bakkalın kızı... Hani şu mısraları 5 liradan satsam borcumu kapatamadığım bakkalın, kızı!
Ben ona sırılsıklam aşığım diye bana aşık olmak zorunda değil.... Evet kabul ediyorum... Benden daha iyilerine de layık
Ama keşke bir kere baksa yahu!.. Keşke bir kere de ona yazdırsam veresiyeyi!
İkidir yüzüme bakmadığı için "İyi günler hanımefendi!" dedi ya bana...
"Ufaklık para üstünü almadın!" bile dedi. Birincisi ufaklık değilim ikincisi de veresiyenin para üstümü olur be Elif'im!
Anlayacağınız hem aklı havada hem de fazlasıyla ilgisiz benimki.
"Belki herkese karşı ilgisizdir." deyip yine kendimi avuttum uzun süre.
Bilemiyorum haberi alınca tanır mı beni, hisseder mi eksikliğimi?
Nereden hissedecek be şair! Belki veresiye defterinden hatırlar seni!

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulmaya başlar.)

Ahh ne kadar da ürkütüyorsun beni boğaz! Hiç misafirperver değilsin. Ne dedim de kızdın?

Bana mı kızdın başkasına mı? (Deyip etrafına bakar.)
Bugün de şansıma ne kadar da sakin buralar.
Başkası burada uzun uzun konuşuyor olsa, intihara kalkışsa şimdiye kadar bir sürü insan toplanır, kesin onu intihardan vazgeçirirlerdi.
Hatta iş bile bulurlardı ona, aralarında para toplar, bakkal borcunu bile kapatırlardı be!... Abartmıyorum bakkalın kızı Elifnaz'ı da alırlardı ona
Ama konu ben olunca... ortalıkta kimsecikler yok!

Biri de çıkıp sormaz mı be! "Kardeşim ne derdin var?" diye 

Bir kişi sorsa vazgeçeceğim be intihardan!
Evet evet... bayağı bayağı vazgeçeceğim!
Anlayacağınız hiç isteğim yok bu intihara! Vazgeçmek için küçücük bir sebep arıyorum.
Hadi insanları geçtim... Bir köpek gelip havlasa vazgeçeceğim bu fikirden!

(Kedi miyavlaması, keçi melemesi, horoz sesi, "Möö!" diyen inek sesleri arka arkaya duyulur.)

Duydunuz mu, duydunuz mu!? Tüm hayvanat bahçesi ayaklandı... Köpekten çıt yok!
Allah'ım delirdim mi yoksa gecenin bu vakti nereden geliyor bu sesler?

(Aslan kükremesi sesi duyulur.)

Yahu dünyanın öbür ucundan aslan kükredi be!... Köpekten hala çıt yok!
Hadi insanlar alemini geçtim... Hayvanlar aleminin derdi ne ola ki benimle?
Yok yok ne kadar istemesem de bu iş bugün olacak!
Artık kabullenmem gerek... bugün Elifnaz'ı son kez gördüm!
Oysa bugünkü alışverişim sonrası '"İyi günler, yine bekleriz hanımefendi." demişti.
Evet... Hanımefendi dedi ama olsun.
Şimdi o "Yine bekleriz." dediği için bile vazgeçmek istiyorum aslında intihardan.
Sonuçta bekleriz dedi kızcağız... Yani hiç demeyedebilirdi!
Boşuna bekletmemek lazım aslında.
Tüh ya! Acaba yarın bekler mi beni?
Açık mıdır ki dükkan?... Şimdi gidip "Yarın beni beklemeyin." desem iyi olur aslında
Böyle ayıp olacak çünkü
Sana da ayıp etmek yakışmaz be şair!

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)

Yine ne oldu ya? Neye kızdın boğaz?
Fark ettiniz mi? Ben kendime ne zaman "şair" desem kızıyor bana boğaz.
İnanmadıysanız deneyeyim.

(Boğaza dönüp konuşmaya başlar.)

Sana da bu intihar hiç yakışmıyor be şair!

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)

Alın işte. Demedim mi ben size!? Boğaz bile inanmıyor yahu benim şairliğime!
Oysa yaşamadan tek bir mısra bile yazmam ben biliyor musunuz? Tıpkı gerçek şairler gibi...
Bak mesela bu anı yaşıyorum ya şu anda. Hemencecik bir dörtlük yazdım bu durumla ilgili.
Sen de dinle boğaz sonra kızma bana yine!


Farz edeyim bir günlüğüne yokum dünyada.
Sanmam ki yerle bir olacak her şey yokluğumda.
Kabul, herkesi bir telaş alacak en başta.
Bahse girerim ismim bile unutulacak sonunda.


Bu anı yaşamayan böyle bir şiir yazabilir mi?... Ha boğaz! Var mı buna bir cevabın?
Şimdi şair olduğumu kanıtlayabildim mi sana, gerçek bir şairim ben değil mi?

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)

Allah Allah bir şiiri beğendiremedik. Doğaçlama yazdım ya! Ne bekliyorsun benden!?
Peki tamam tamam... Bunu dinle o zaman.

Bitmeyen gecede yastıklar mı fısıldıyor, gündüz yaptığım hatayı?
Rüyadayım da ben mi anlatıyorum, yastığa tüm yaptıklarımı?
Düşününce değişmeyen gerçekler, nasıl esir alıyor aklımı?
Ne de çok özledim yastığa koyunca kafamı, hemencecik uyumayı!


Bu da mı olmadı boğaz?

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)

Tamam tamam anladım... Kafiye sevmiyorsun herhalde...Ya da bugün huysuzsun çünkü bu sıcak yaz mevsiminde ne bu sert rüzgar!
Allah'ım nedir benim bu derdim!?
Boğaza bile şair olduğumu kanıtlayamazken nasıl olur da insanlara kanıtlarım bunu!
Şimdi düşünüyorum da... şairlik bu dünyadaki tek vasfımken, bir de bunu kimseye kanıtlayamıyorken....
Ne diye soluyorum bu oksijeni, akciğerlerime diyorum, ne bu tantana?
İsraf yahu! Benim yerime doktorlar, mühendisler solusun değil mi boğaz?

(Boğazdan hiç ses gelmez )

Nasıl da hoşuna gitti sözlerim... hiç karşı çıkmıyor.

(Boğaza dönüp konuşmaya devam eder.)


Ama bu kadarı da fazla!
Yok yok... artık sana karşı ben de çirkinleşeceğim!
Ağzıma ne gelirse diyeceğim!
Zaten gece vakti beni intihardan döndürecek kimsecikler yok. Sen neden bana bunu yapıyorsun boğaz?
Bir köpek havlasa intihardan dönecek insana bu yapılır mı?
Yabancı kızlar atlasa usul usul sallanırsın... önünde selfi çekilse berrak bir hal alırsın...bana gelince...

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)

Hah! Ancak böyle bağırırsın!
Yok yok... Bugün bu kavgaya bir son vermeliyiz.
Ya sen taşıp geleceksin buraya ya da ben kapatacağım gözlerimi, atlayacağım kucağına.
Sen taşıp gelmezsin. Tabi canım! Koskoca boğaz, şair bile olduğuna inanmadığı adamın ayağına gelir mi?
Gelmez tabii! Bu sebepten, ben atlayacağım kucağına.
Hoş, atlasam nasıl karşılayacaksın beni bilmiyorum.
Bugün pek misafirperver olduğun söylenemez.

(Etrafına göz gezdirir.)

Kaç dakikadır konuşuyorum Allah'ım, bir geçen olur, bir köpek havlar da atlamam diye.
Yok arkadaş yok! Sanki tüm insanlık, hatta tüm canlılar alemi ağız birliği etmiş.
"Bugün şair boğazda intihar edecek, sakın ola dışarı çıkmayın" demişler.
Ya da sokağa çıkma yasağı ilan edildi de benim mi haberim yok?
5 parasız halimle bir de ceza ödemesek bari.
Gerçi cezayı kesecek polis bile yok.
Boğazla baş başa kaldık iyi mi?

(Başını kaldırıp kenar köşelere göz gezdirir.)

Acaba Kamera koydular da canlı yayın mı yapıyorlar?... Eğleniyorlar mı bu durumla?
Ben atladıktan sonra konfetiler, balonlar uçacak kutlama mı yapacaklar?
"Kurtulduuuk bir tane boş heriften daha kurtulduuuk" diye zafer naraları mı atılacak?
Koşarak gelecek insanlar küsler barışmış, şu havlamayan köpek sırtına bir kedi almış, insanlar el ele kol kola dans ediyor!
Arabalardan şarkı çalıyor "Bütün dünya buna inansa, bir inansa, hayat bayram olsaaa"
Sonra şu köşede biri evlenme teklifi ediyor.
Bak, evlenme teklifi olursa benim boğaza atlayışım haber bile olmaz ha!
"Evet sayın seyirciler, boğazda evlenme teklifi eden genç ve çılgınlar gibi eğlenen halktan renkli görüntüler ile bülteni kapatıyoruz"
Ee ben? Beni unuttunuz?... Böyle örtbas edilir gider işte benim olayım.
Konuş konuş yoruldum vallahi! Artık icraat vakti değil mi boğaz?
Evet evet artık boğaza kavuşma vakti geldi. Hissediyorum o da beni bekliyor

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)

Bakmayın böyle olduğuna, tanırım ben onu, pek nazlıdır o.
O da istiyor artık bana kavuşmayı.

(Yavaş yavaş yaklaşır boğaza)

Hoş istese de istemese de bana kapıyı açacak, hoş geldin diyecek.
Yoruldum vallahi! Fazla da mevzuyu uzatmaya gerek yok zaten.
Evet evet kararımı verdim, hazırım artık!
Bekle beni boğaz!

(Deyip bir bacağını Demirlerin öbür tarafına atar. Derin bir nefes alır. O esnada Köpek havlama sesi duyulur. Hemen bacağını geri yola çıkarır. Heyecanlanmıştır.) 

Köpek havladı, köpek havladı!
Nerede kaldın ya? Az kalsın ölüyordum?
Dizi mi çekiyoruz burda? Uzun uzun konuşturup boğazla bakıştırdın beni be köpek!?
Neyse neyse...şu an nerede olduğunu bilmediğim bu köpeğe kızmak hiç doğru değil.
Erken ya da geç, havlamasını beklediğim o köpek ben atlamadan havladı mı havladı. Benim için kâfi.
Sen de duydun değil mi boğaz?
Bir köpek de olsa hala birileri istemiyor bu intiharı!
Öyle çok istiyorum ki şu an telefonumun çalmasını, birinin daha beni bu hayata bağlamasını
İyi güzel de gecenin bu saatinde telefon neden çalsın be şair?

( Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur )

Tamam tamam demedim şair falan.
Bu saatte arasa arasa alacaklılar arar zaten.

(Telefon çalar. Cebinden çıkarmadan konuşur..) 

(Sevinçle). Köpek havlasa dedim havladı. Telefon çalsa dedim çaldı. Biraz geç oluyor ama her dediğim oluyor be oluyor!

(Telefonu cebinden çıkarır. Heyecanlıdır. Telefonun ekranına bakar. Durgunlaşır.)

Bakkalım arıyor. 
Gerçekten de bu saatte sadece alacaklılar arıyormuş.


(Telefonunu kulağına götürür.)

Buyur abi, hayırdır inşallah bu saatte?

(Bir anda şaşırır, sesi titremeye başlar.)

(Kekeleyerek) Alo, Elif, Elif Hanım, siz misiniz?

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Gecenin bu saatinde boğazdayım ve sevdiğim kadın babasının telefonundan beni arıyor.
Gel beni babamdan iste mi diyecek acaba?
Gece gece ne oldu bu kıza yahu!  Yüzüne bakmadığı adamın sesini mi özledi?

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Buyurun Elif Hanım sizi dinliyorum (Biraz durur.)
Annem... orada mı?

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Annem bensiz kızı istemeye mi gitti yoksa?

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Anladım anladım... Anneme söyleyin lütfen iyiyim ben.
 
(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

3 gün yokluğumu fark etmeyen anneme bak sen. Merak etmiş beni!
 
(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Bu saatte sizi de rahatsız etmiş. Ayıp oldu kusura bakmayın...Aslında onun telefonu var ama sadece Facebook'a girip akrabalara beğeni atmayı biliyor şu anda.

(Biraz durur.)

Size niye beğeni atmadığını bilmiyorum ama akraba değiliz ya ondan herhalde Elif Hanım.

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

İnşallah akraba falan değilizdir. Bizim evlilik işi iyiden iyiye zorlaşır.

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Tamam Elif Hanım! Ben öğretirim size de beğeni atar!
Siz anneme birazdan eve geleceğimi söyleyin. Eve gönderin. Ben hemen geliyorum
Tekrardan kusura bakmayın. Rahatsız ettik gece gece.

(Biraz durur.)

Evet yarın müsaidim de bir sorun yok değil mi Elif Hanım?

(Heyecanlanır. Sesi titrer)

Peki Hanım demem. 

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner )

Ona hanım dememe gerek yokmuş sadece Elif de diyebilirmişim. Kız gece gece annemin yanında bana yürüyor yahu!  Duyuyor musun boğaz? Birileri beni de seviyor, ben de önemliyim artık!

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Şimdi mühim bir konu deyince tedirgin oldum. İsterseniz şimdi telefonda da konuşabiliriz Elif Hanım...A pardon Elif.

(Biraz durur.)

Peki...Öyleyse yarın İkindi namazı vaktinde bakkal dükkanında mı?  

(Biraz durur.)

Tamamdır anlaştık.
Görüşmek üzere.

(Deyip telefonu kapatır.)

Kıza bak ya! Bilerek ikindi namazı vaktinde çağırıyor. 
Babası cami de olur o saatte, demek ki yalnız konuşmak istiyor benimle.

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)

Hiç umurumda değil! İstediğin kadar kız bana. Şu saatten sonra kimse keyfimi bozamaz vallahi!
Ne kadar garip bir gece! Az önce intiharın eşiğinde, mutsuz biri iken şu anda dünyanın en mutlu adamı benim!
Sadece bir telefonla beni hayata bağlayan o naif sese ne demeli?
Bir telefonla beni hayata bağlayan yüz yüze bana neler yapar kim bilir!
Belki de şu şiir kitabımı alan tek kişi Elifimdir. Onun için yazdığım mısralardan etkilenip aşık olmuştur belki bana!

(Telefon çalar.)

Allah Allah Elifim hasretime dayanamadı da yine mi arıyor yoksa?

(Cebinden çıkarıp telefon ekranına bakar.) 

Kayıtlı olmayan bir numara... bu saatte!

(Telefonu açar.)

Alo! Buyurun kimsiniz?

(Biraz durur.)

(Sinirle ) Gece gece benimle alay mı ediyorsun be moruk! Yıllar önce babam beni bırakıp gitti.

Benim babam falan yok... niye inanayım ki size, nereden bileceğim sizin benim babam olduğunuzu

(Biraz durur.)

Bir dakika bir dakika.... Bu bu dizeler benim!... Siz 'Veresiye Aşk' şiirini nereden biliyorsunuz?
Yoksa...yoksa kitabımı alan o tek kişi, siz miydiniz ?

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Babam olduğunu iddia eden birinin kitabımı aldığına mi sevineyim yoksa alan kişinin Elif olmadığına üzüleyim!
Ama iyi de madem o kitabı alan Elif değildi o zaman bu kız benimle yarın ne konuşacak?
İşler iyice karıştı!
5 dakika mutlu kalamadım ya!
Boğaz beni çağırıyor yine!

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

İyi de şiirimi bilmeniz, sizin benim babam olduğunuzu kanıtlamaz ki. Neden size inanayım?

(Etrafına bakar.)

Şu an boğazda olduğumu nereden biliyorsunuz? Beni takip mi ediyorsunuz? Doğruyu söyleyin?... Yoksa az önceki hayvan seslerini çıkartan da mı sizdiniz ha?

(Biraz durur.)

Bunca zaman nasıl fark etmedim sizi?... Ne zamandır takip ediyorsunuz?

(Etrafına bakar.) 

Ama ben sizi görmüyorum.

(Biraz durur.)

Yahu onca saat beni izleyip neden engel olmadınız. Hadi şu an çoktan boğazın serin sularına karışmış olsaydım. Hiç mi vicdan azabı çekmeyecektiniz?

(Biraz durur.)

İntihar etmek üzere olan bir adamı izlerken sıkılıp eve gitmek ne demek!?... Özür dilerim bayım özür dilerim. Sizin için gerekli aksiyonu sağlayamadım.
 
(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Adamdaki rahatlığa bakın! Oğlu olduğunu düşündüğü insanı boğazda bir başına bırakıp gidiyor!
Bana sorarsanız, bu kesinlikle benim babam ancak küçükken terk edip giden biri, şu saatte beni boğazla baş başa bırakıp gider!
...Aslında intihar etmemek için ya biraz ertelemek için birçok sebebim var.... Sonuçta  şu an babamı bulmuş bile olabilirim.

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Bakın! Size inanmayı o kadar çok istiyorum ki....Peki tamam, yarın görüşelim o zaman.

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Benimle baştan sona her şeyi konuşup yeni bir başlangıç yapmak istiyormuş.
Bu iş iyice Türk sinemasına döndü.
Babam kavuşma anında uzaktan bağıracak '"Noğlummm"
Benim gözümde yaşlar '"Nayır nolamaz"
"Sen, sen benim babam nolamazsın"
Yok yok bu şekilde olan kavuşma anları en iyi oyuncularla en iyi şekilde zamanında çekildi zaten. Bizimki biraz daha farklı olmalı...
Imm... babam şöyle dese...
"Evlat merhaba, sükürler olsun tanrı seni bana bağışladı"
Ben biraz asiyim tabi!
"Hey merhaba babalık! Lanet olsun bu zamana kadar neredeydin ha! Canın cehenneme moruk!"
Yok yok bu da çok ağır oldu. Babamı daha yeni bulmuşken kaybetmek istemem doğrusu
Bak sohbete daldım unuttum babamı.
Ben babamı unutuyorum, annem beni unutuyor, babam ikimizi de unutup gidiyor, ailecek düzenli olarak birbirimizi unutuyoruz. Nedir bu ya?

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Alo orada mısınız? (Biraz durur. Hızlıca konuşarak)  Aa ne güzel hayatınızda ilk defa sabredip beklediniz demek. Siz sevdiklerinizi arkanıza bile bakmadan göz yaşları içinde bırakıp terk etmeyi seversiniz çünkü!

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Off ne diyorum ben ya! Bu yeni gelin triplerini nereden öğrendim. Televizyonda gündüz kuşağı izlemeyi acilen bırakmam lazım!

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Iıı ne diyorduk? (Biraz durur.) Evet evet... bence de bu işi çok uzatmayalım.... Eğer sizin için de uygunsa hemen yarın görüşelim.... Siz saat kaçta müsait olursunuz?

(Biraz durur.)

(Sinirlenerek) 15-16 sularında, ikindi ezanına doğru mu?

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Tüm ümmeti Muhammed’in yarın ikindi namazı vaktinde benimle derdi ne ya!

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Hayır efendim kat'iyen olmaz! Yarın o saatlerde çok mühim bir görüşme yapacağım.

(Biraz durur.)
 
Yani sizin tek boş saatiniz olabilir ama dediğim gibi o saatte olmaz. (Biraz durur) Ne uçak bileti! Nereye gidiyorsunuz?

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner)

Adama bak ya! Oğlunu yeni bulmuşken yine bırakıp gidecek. Alışkanlık haline getirdi beni terk etmeyi!

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Beni görüp hemen gidecek misiniz?.... Ne gerek var? O zaman hiç görüşmeyelim.

(Biraz durur.)

Bunun için acele etmeyin lütfen. Önce bi' görüşelim derim ben.

(Telefonun mikrofon kısmını eliyle kapatıp seyircilere döner.)

Yurt dışındaki işini bırakıp sırf benimle daha çok vakit geçirmek için buraya yerleşecekmiş.
Heyt be babama bak! Baba diye bağırıp sarılmak istiyorum şu an ona... ama dur şair efendi dereyi görmeden paçayı sıvamayalım

(Şair dediğine rağmen boğazdan rüzgar ve dalga sesi duyulmaz.)

Aaa fark ettiniz mi! Şair dedim kendime ve kızmadı boğaz bana!
Allah'ım intihar mı imtihan bu ne de garip bir gün! 1 saat evvel hiç bir şeyim yokken şu an beni bekleyen babam ve sevdiceğim var!
Ama ne kadar bahtsızım!... İkisi de aynı vakitte benimle görüşmek istiyor.

(Biraz düşünür.)

İkisini de yeni buldum ve kaybetmek istemiyorum!
Geriye tek seçenek kalıyor!
Yarın ikindi vakti...
Bakkal dükkanında... 
Elifim, babam ve ben...

(Durup düşünür.)

Acaba babamla gitmişken istesek mi Elif’imi bana!
Yok yok çok aceleye gelir.
Üçümüzde birbirimizi tanımıyoruz.
Hem de babam nasıl biridir hiç bilmiyorum ki.
Ahh! Baba demeyi bile ne kadar özlemişim!

(Yeniden telefonu kulağına götürür.)

Alo baba!... Ihım! alo beyefendi orada mısınız?... Hah güzel, size mesaj olarak ileteceğim adreste yarın ikindi vaktinde sizi bekliyor olacağım.

(Biraz durur.)

Tamamdır, görüşmek üzere...
İyi geceler.

(Telefonu kapatır. Derin bir nefes alır.)

Yok yok artık kesinlikle intihar edemem. Kaybettiğim her şeyi bulmuşken bu kötülüğü ne kendime ne de Elif ve babama yapabilirim.
Hayat ne kadar da garip aynı akşam hem her şeyini kaybedip hem de her şeyini kazanabiliyorsun.
Gecenin bir vakti boğazla yüz göz olmuşken art arda gelen iki telefonla ne kadar değişti ruh halim.
İntihar etme fikri çok ince bir çizgiymiş
Çizginin bir tarafı dünya diğer tarafı malum...
Zannedersem bugün o ince çizginin dünya tarafına düştüm.

(Boğaza dönüp konuşmaya başlar.)

Ahh hırçın boğaz! Bu geceyi de sağ salim atlattım.
Ama yeni bir karar aldım biliyor musun?
Artık kötü hissettiğimde, duvarlar üstüme üstüme geldiğinde buraya gelmeyeceğim
Artık, en güzel anları yaşadığım günün akşamında, mutluluğumu seninle paylaşmaya geleceğim!
Bakarsın Elif'imi de getiririm sana
Birkaç yıl sonra da şöyle tatlı küçük bir şaire ne dersin ha?

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur )

Tamam tamam haklısın. Bu boğaza bir tane şair yeter!

(Biraz durur.)

Eee artık gitme vakti geldi. 
Şimdi düşünüyorum da... öyle karamsar konuştum ki...yaz mevsiminde kara kara bulutları topladım.
Bir tarafıma boğaz geçti... bir tarafıma engel olamadığım kötü düşünceler
Bazen bir köpek havlamasına, bazen bir telefonun çalmasına bağladım hayatımı
Ne kadar da ucuzdan vermeye kalkmışım bu bedeni!
Ama şu an çok iyi anladım. Bunca yıl yaşadıklarım, yaşattıklarım bu kadar basit şeylere bağlanamaz! Bu kendime yapacağım en büyük haksızlık!
Belki günün başında, kararttım burayı, karıştırdım akılları
Ama şimdi burayı güneşle boyama, aydınlatma zamanı, gönüllere su serpme zamanı
Bugün çok iyi anladım... hepimiz bir yoldayız ... bazen çamurda... bazen yemyeşil ormanda
Önemli olan çamuru görünce durup dibe kadar batmak değil
Çamurun ardından asfalta ulaşmak için var güçle çalışmak...
Bugün az kalsın gördüğüm ilk çamurda debelenip dibe kadar batıyordum.
Ama kurtuldum, bugün asfaltı sevdiklerim serdi önüme.
Anladım ki bazen  çamurlu yolda, sevdiklerine asfalt olmalıymış insan
Neden diye sorarsanız
Belki tek başımıza doğuyoruz ama tek başımıza yaşamıyoruz
Bugün birileri bana hayatı yeniden verdi. Yarın ben de birilerini, yeniden hayata bağlamak için çalışacağım.

(Geriye doğru adım atmaya başlar.)

Unutmamak lazım. Herkes iyi olsa dünya da iyi olur doğru değil mi?
Acaba Herkes iyi olmadığı için mi bugün dünya kötü ?
Gecenin başında kötü konuşarak kara kara bulutları çektim buraya değil mi? Yani bir nebze de olsa ben de kötüleştirdim dünyayı.
Ama artık hep iyi olacağım. Hep iyi konuşacağım. Dünyayı da hep iyi yapacağım
Çok daha iyi bir günümde görüşmek üzere boğaz! Şair efendi kaçar!

(Deyip sahneden çıkar.)

(Işıklar söner ve perde kapanır.)

SAHNE 2


(Perde açıldığında şair smokin ile sahnede durmaktadır.)

(Yavaş adımlarla boğaza yaklaşır ve konuşmaya başlar.)


O kadar yoğundum ki boğaz... mutlu mesut olsa da günlerim, 5 dakika bile varamadım yanına.

(Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur.)


Dur hemen kızma! Unuttum zannetme seni 

Belki bana inanmayacaksın ama ben yine de en baştan anlatacağım her şeyi...

İntihar amacıyla geldiğim o gün, mutlu mesut ayrılmıştım ya buradan 

Hah işte ertesi gün, tıpkı burada konuştuğum gibi hem Elif'imle hem de babamla bakkalda buluştuk 

Masadaki 3 çay kadar sıcak olan sohbette ben babama Elif'im bana ısındı 

Hele babam, o kadar güzel konuşuyordu ki bu kadar tatlı dilli olduğunu hayal bile edemezdim doğrusu 

Babam bir başka Elif'im bir başka mutluydu, benim mutluluğum ise bambaşkaydı

Biliyor musun boğaz , Elif'im aslında beni kabaran veresiye defteri hakkında konuşmak için çağırmış 

Ama öyle güzel bir sohbet oldu ki ne benim ne de Elif'imin aklına geldi veresiye defteri

Düşünebiliyor musun boğaz? Yüzüme bile bakmayan bakkalın kızı, o gün gözlerimin içine içine gülüyordu!

O küçücük bakkal dükkanında kocaman aşkımızın ilk kıvılcımı alevlendi 

Ve bugün aynen sana söz verdiğim gibi mutlu günümde koşa koşa sana geldim 

Ne mutlusu ya!... En mutlu günüm bugün!

Anlasana boğaz ...Evleniyorum bugün!( daha coşkulu bir sesle ) Evet boğaz Elif'imle bugün evleniyorum 

Neden düğün günü sana geldim biliyor musun?

Çünkü sen bizim aşkımızın en büyük şahidisin 

Sırf bu yüzden doğacak ilk çocuğuma boğaz ismini koymayı isterdim ama ismi gibi huyu da sana benzer diye korkuyorum

Senin kadar hırçın bir çocukla uğraşamam doğrusu 

Neyse neyse bunları konuşmak için daha erken 

Önce gidip eveet diye bağırmalıyım değil mi?

Ahh O anı düşündükçe kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor 

Annem, babam, Elif'in annesi, babası aman Allahım Tüm tanıdıklar orada olacak 

Tüm tanıdıklar demişken ( cebinden bir davetiye çıkartır elinde tutar  ) sana da bir davetiye getirdim 

Al işte davetiyen ( deyip davetiyeyi boğaza fırlatır)

Bunca yıllık yerinden kalkıp gelir misin düğünüme boğaz


( Sert bir rüzgar ve boğazdan dalga sesleri duyulur ) 


Keşke davetiyeyi okuyup öyle karar verseydin yahu ! Ne bu  acele 

Davetiye falan değildi zaten boş kağıt atmıştım boğaz

Düğünüme gelip tüm salonu sırılsıklam etmeni istemezdim doğrusu

Hem sen buraya o kadar çok yakışıyorsun ki, sakın ola gitme buradan , olur mu 

Sen buraya layıksın boğaz 

Sen buraya, ben de Elif'imin yanına layığım

Şimdi de layık olduğum yere gidiyorum boğaz 

Elif'imin yanına gidiyorum

Bundan çok daha mutlu bir günümde görüşmek üzere, sağlıcakla kal ( seyirciye dönerek ) sağlıcakla kalın 


( Perde kapanır ) 




13 yorum:

  1. Maalesef çok klişe ve demode.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geri dönüşünüz için teşekkür ederim. Kendimi geliştirmek için çalışmalarıma devam ediyorum

      Sil
    2. Bu oyun iki ay içinde tam 20 kez oynandı ve her defasında ayakta alkışlandı sanırım siz o izlleyicilerede demode ve klişe diyeceksiniz

      Sil
  2. Çok güzel yazılmış. Bence çok yeteneklisiniz. Amatörde olsa bence çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayırdığınız vakit ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Saygılar...

      Sil
  3. Çok güzel yazılmış. Yorumlama ve anlatımınız çok başarılı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaman ayırıp okumanız ve beğenmeniz beni çok mutlu etti. Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sağlıklı günler dilerim

      Saygılar...

      Sil
  4. Muhteşem olmuş hocam emeğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayırdığınız vakit ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  5. "Düşününce değişmeyen gerçekler, nasıl esir alıyor aklımı?
    Ne de çok özledim yastığa koyunca kafamı, hemencecik uyumayı."

    Okurken gözlerim doldu ve sahnede şaire 'hayat vermeyi' çok istedim. Ruhunuza sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz beni çok mutlu etti. Okununca benimsenen, sahnelenmek istenen bir karakter oluşturabildiysem ne mutlu.
      Belki şair de bir gün sizinle seyirci karşısına çıkmayı bekliyordur. Neden olmasın :)
      Sağlıcakla kalın...

      Sil
  6. merhaba oyunculuk hevesim var bir kac metin acıp okuyayım diye girdim arada yapıyorum boyle metninize gercekten bayıldım okurken yasadım cok guzeldi ama sonunda intihar etmesini bekliyordum gozyaslarımı hazırlamıstım cumleleri okurken

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Ayırdığınız vakit ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Mutlu oldum.

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.