AYNI FİKİRDE OLANLAR DERNEĞİ
Her konuda aynı fikirde olunan bir dernekte, üyelerden birisi artık farklı düşünmeye karar verirse ne olur?
Uyarı: Oyunu sahnelemeden önce mail yoluyla veya İnstagram üzerinden iletişime geçip izin istemeniz ZORUNLUDUR! Oyun hakkındaki görüş ve önerilerinizi bu sayfanın en altında yorum olarak ya da mail / instagram yoluyla belirtebilirsiniz. Sahnelediğiniz oyunlarımdan fotoğraf/video göndermeniz rica olunur. Keyifli okumalar dilerim...
Aşağıdaki mail adresinden bana ulaşabilirsiniz.
ahmet736arslan@gmail.com
Yeni yayınladığım oyunlardan haberdar olmak ve iletişime geçmek için İnstagram'dan takip edebilirsiniz 👇
Ya da buraya tıklayarak siteye abone olabilir ve yeni içeriklerden mail yoluyla haberdar olabilirsiniz.
Oyun yazma sürecimle ilgili videolar paylaştığım kanalımı aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz.👇
Alkış: Derneğin en yeni üyesidir. Kurallara uymakta sorunlar yaşar. Son günlerde özel hayatında yaşadığı bazı sorunlar sonucu ani bir kararla derneğe üye olmuştur. Aslında aynı fikirde olmak onun için uygun bir davranış biçimi değildir.
Öpücük: Derneğin en eski üyelerindendir. Grup başkanıdır. Oldukça ciddidir. Sesi gür ve telaffuzu iyidir.
Cık: Derneğin eski üyelerinden biri olmasına rağmen son zamanlarda alınan bazı kararları sorgulamaya başlamıştır. Olaylar karşısında sessiz ve arka planda kalmasının sebebi dernek için eski hevesinin kalmamasıdır.
Öksürük: Başkandan sonra derneği ve kararları en çok önemseyen kişidir. Dernek kararlarına aykırı sunulan fikirlere tahammülü azdır. Aniden sinirlenebilir.
Hıçkırık: Sıradan bir dernek üyesidir.
Hapşırık: Sıradan bir dernek üyesidir.
Islık: Sıradan bir dernek üyesidir.
NOT: Oyunun karakterlerinin adları seslerden ibarettir. Örneğin “Öksürük” karakteri “Öpücük” karakterine seslenirken öpücük atmalıdır.
SAHNE 1
Sahnede dikdörtgen bir masa vardır. Masanın karşı uzun kenarında 5, her iki ucunda birer tane olmak üzere toplamda 7 sandalye vardır
(Sahne aydınlandığında üzerinde dümdüz beyaz tişört, altında dümdüz siyah pantolon olan 6 kişi tek sıra halinde girer. Bu 6 kişinin en arkasında beyaz tişörtünün üzerinde birkaç farklı renk izi olan ve altında gri renk bir pantolon olan Alkış vardır. İlk 6 kişi tek bir düzende sahneye girip sırayla yerlerine otururken Alkış karakteri bilmeden kalemini yere düşürmek gibi ufak sakarlıklarla hep düzene aykırı düşer. Diğer 6 kişinin elinde mavi dosya ve dosyanın içinde kağıtlar vardır. Alkış’ın elinde kırmızı dosya ve içinde kağıtlar vardır. Tüm karakterler ciddiyetle aşağıda belirtilen düzende yerlerine oturur.)
YÖNETMENE ÖNERİ: Oyun süresince Alkış karakteri hariç diğer üyelerin gelişen olaylara aynı anda aynı tepkiyi vermek, tik benzeri el kol hareketlerini aynı anda yapmak vb şekilde tekdüze hareketler sergilemesiyle oyun zenginleştirilebilir.
(Herkes oturduktan sonra dosyasını açar. Alkış açmayı unutur. Herkes ciddi bir şekilde Alkış’a bakar. Öpücük ona durumu hatırlatmak için boğazını temizleyip kaşıyla işaret eder. Alkış da sonradan anlayıp hemen dosyasını açar.)
Öpücük: (Eliyle üyeleri göstererek açılış konuşması yapmaya başlar.) Sayın (hapşırır), Sayın (ıslık çalar), Sayın (Öksürür), Sayın (Hıçkırır), Sayın (Cık der) ve Sayın (eliyle alkış yapar.)
(Tüm üyeler kendileri takdim edildiğinde başlarıyla onaylarlar.)
Öpücük: Aynı Fikirde Olanlar Derneği 69. Genel Kurul Toplantısı’na hoş geldiniz. Ben deniz (öpücük atar.) hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öğleden önce 2, öğleden sonra 2 oturum olmak üzere toplamda 4 oturumdan oluşacak toplantımıza başlamadan önce kısaca sizlere de söz hakkı vermek istiyorum…. Bu taraftan başlayabiliriz. Buyurun Sayın (Hapşırır) bir önceki toplantımızdan bu yana nasılsınız? Neler yaptınız?
Hapşırık: Merhabalar, öncelikle tekrardan burada olduğum için çok mutluyum. Biliyorsunuz bir önceki toplantıda “Sabah ekmek almak için fırına giderken terlik ve eşofman giyilmemesi” konusunda hemfikir olmuştuk. Fırıncıya, kuyrukta bekleyen diğer insanlara hatta aldığımız ekmeğe ve daha birçok şeye saygısızlık gibi alt başlıklarımız olmuştu. Ben de bu süreçte tüm terliklerimi çöpe attım!
(Diğerleri buna “Harika!”, “Wow” vb. tepkiler verirken Alkış hiç dinlemeden önündeki dosya ile ilgilenmektedir.)
Hapşırık: Hatta fırına giderken giymek için özel bir takım elbise diktirdim!
(Diğerleri alkışlamaya başlar. Alkış yere kalemini düşürmüştür onu arar. Kısa bir alkış olup bittikten sonra Alkış masanın altından kalkar.)
Alkış: Efendim?
Cık: Yok yok konuşmayı takdir ediyorduk.
Alkış: Ha pardon.
Öpücük: Bu güzel konuşma için teşekkür ederiz. Buyurun sayın (Islık çalar.) sizi dinliyoruz.
Islık: Merhaba, ben de tekrardan burada olduğum için çok mutluyum. Yanlış hatırlamıyorsam 27. Genel kurul toplantımızda “Evden çıkmadan birikmiş çöp var mı diye kontrol etmenin önemi”nden konuşmuştuk.
Alkış: Onu 69. Toplantıda konuştuk diye hatırlıyorum.
Öksürük: (Hafif sinirli) Hayır 27. Toplantıda konuştuk
Hıçkırık: (Ciddi) Zaten şu an 69. Toplantıdayız sayın (alkışlar.)
Alkış: O kadar oldu mu ya?
Öpücük: (Islık’a) Buyurun devam edin lütfen.
Islık: 27. Toplantıdan beri bu konunun önemi üzerine düşünüyorum. Anlayacağınız epey kafa yordum. Sonunda bu kavramın önemini öğrenmek için bana bunu öğretenlere gitmeye karar verdim ve memlekete gidip anne babamı ziyaret ettim.
(Alkış hariç diğerleri buna “Harika!”, “Wow” vb. tepkiler verir.)
Alkış: (Kendi kendine konuşurmuşçasına) Bayramda elini öpmeye git desek gitmez …
(Islık onu önemsemeden konuşmasına devam eder.)
Islık: Konu üzerinde çok derinlemesine konuştuk. Sohbetin bir noktasında annemin şöyle dediğini hatırlıyorum (Çok önemli bir alıntı yapıyormuş edasıyla) “Birikirse kokar.”
Hıçkırık: (Sözden etkilenmiş bir şekilde) Ne kadar bilgece! İzninizle bunu not alacağım
Islık: Tabii lütfen…
(Hıçkırık, önündeki kâğıda yazar.)
Islık: Sonra babam devam etti. “Çöpe asla delik poşet geçirme… yoksa akıtır.”
Hıçkırık: Vaov! Bunu da not alacağım.
(Alkış kafasını uzatıp Hıçkırık’ın kağıdına bakar. Sonra Cık’a döner.)
Alkış: Gerçekten yazıyormuş şaka yapıyor sanıyordum.
Islık: Babama bu sözü nereden öğrendiğini sordum. O da babaannemden öğrendiğini söyledi. İşte o anda bir sonraki tatilimde nereye gideceğimi belirlemiştim.
Alkış: Mezar ziyareti?
Islık: Hayır, Bodrum’a gideceğim…Kafa tatili…
Cık: Sonuna kadar hak etmişsiniz.
Öpücük: Gerçekten çok yoğun ve öğretici bir dönem olmuş. Anlattıklarınız için teşekkür ederiz. Bizleri de aydınlattın…. Sıradan devam edebiliriz. Sayın (öksürür), buyrun sizi dinliyoruz.
Öksürük: Başlamadan ben de burada olduğum için çok mutlu olduğumu belirteyim. Bir önceki toplantıda kısaca değindiğimiz, “Uzun yol otobüsünde gece yarısı aniden çalan yaşlı amca telefonu ve ardından gelişen yüksek sesli telefon görüşmesi” konusu ilgimi çekmişti. Bu konu üzerinde biraz daha gözlem yapabilmek için en uzun olanından bir otobüs bileti aldım.
Hapşırık: Toplamda kaç saatlik bir yolculuk oldu merak ettim.
Öksürük: 32 saat.
Hapşırık: Eminim. Size çok şey katmıştır.
Alkış: Varis?
(Herkes dönüp ciddiyetle Alkış’a bakar)
Alkış: Basur?
(Susup bakmaya devam ederler.)
Öpücük: Yorum yapmadan dinleyelim isterseniz!
Öksürük: Otobüste oturacağım koltuğu da çok dikkatle seçmiştim. Hemen önümde ve çaprazımda en az 65 yaşında olan iki kişi vardı ve gece 3 sularında beklediğim an geldi. Önümde yüksek sesle bir türkü çaldı. En az 3 dakika hepimiz bu türküyü dinledik çünkü amcanın kulağı duymuyordu. Artık şikayetçi olmayı bırakıp keyif almaya başlayanlar oldu ve türküye eşlik ediyorlardı. Ben sonunda dayanamayıp amcayı uyandırdım…. Gözünü kısarak ekrana baktı…. Sonra bir tuşa bastı… ve ses kesildi… Ben dayanamadım tabi… Sordum… Amca dedim neden açmadınız... Bana döndü ve… Arama değil…alarmdı evladım dedi… Donakaldım.
Hıçkırık: İnanılmaz, film gibi! Kesinlikle bunu da yazıyorum.
Alkış: Allah aşkına neyi yazıyorsunuz? Ben giden 5 dakikamı geri istiyorum.
Öksürük: (Alkış’a) Evet haklısınız. Bu yolda istediğime ulaşamamıştım çünkü amca telefonla görüşmedi. Neyse ki dönüş yolunda 32 saatim daha vardı.
Alkış: Dönüşte oldu mu?
Öksürük: Tam dönüş biletini alıyordum. Yol 32 saat sürerse buraya yetişemeyeceğimi anladım ve uçak bileti aldım.
Alkış: Ee?
Öksürük: Ee’si burdayım.
Alkış: (Diğerlerine bakıp) Bence dernekten atılmalı.
Öpücük: İyi ki burdasınız, iyi ki bizimlesiniz. Etkileyici bir anlatımdı ağzınıza sağlık. (Hıçkırık’a dönüp) Size söz vereceğim ama önce içecek bir şeyler alalım. Ne istersiniz?
Hapşırık: Ben filtre kahve alayım
Islık: Filtre kahve
Öksürük: Filtre kahve
Hıçkırık: Filtre Kahve
Cık: Filtre Kahve
Alkış: Ben sütlü filtre kahve istiyorum.
(Herkes bir anda ciddi bir şekilde Alkış’a bakar. Kısa süreli gerilim müziği çalar.)
Alkış: (Korkarak) Sü…ssüt olmasa da olur.
(Herkes tekrardan önüne döner.)
Öpücük: Ben de filtre kahve alacağım. Bu konuda da aynı fikirde olmamıza sevindim. Hemen alıp geliyorum.
(Öpücük sahneden çıkar. Diğerleri önündeki dosyalarla ilgilenmektedir. Alkış sıkılan bir insan gibi öylesine ıslık çalmaya başlar.)
Islık: Efendim?
Alkış: Yo yo öylesine çalıyorum.
Islık: Kıyafetiniz!
(Herkes dönüp Alkış’ın kıyafetine bakar.)
Alkış: Ne olmuş?
Hıçkırık: Daha önce belirlediğimiz toplantı kurallarına aykırı.
Alkış: Ne demek aykırı? Düz beyaz tişört işte.
Hapşırık: Çok da düz sayılmaz!
Alkış: Annem yanlışlıkla renklilerle yıkamış napabilirim?
Öksürük: Sadece tişört değil. Pantolon da uygun değil!
Alkış: Sorması ayıp da siz ordan benim pantolonumu nasıl görüyorsunuz?
Öksürük: Masaya oturmadan önce görmüştüm! Üstelik başka renk yokmuş gibi (Öfkeyle) gri giymişsiniz.
(Diğerleri gri rengini duyunca iğrenir gibi mimikler yaparlar.)
Alkış: Yemek döküldü geçiremedik! İnsanlık hali…
Öksürük: Bu konuyu toplantı başkanımız gelince tekrardan gündeme getirmeyi talep ediyorum.
Hapşırık: Katılıyorum
Islık: Katılıyorum.
Hıçkırık: Katılıyorum
Cık: Katılıyorum.
(Bu sırada elinde kahvelerle Öpücük sahneye girer.)
Öpücük: Kahveler geldi.
(Herkes tepsiden kahvesini önüne alır.)
Öpücük: Kimde kalmıştık?
Hıçkırık: Bende.
Öpücük: Buyurun sayın (Hıçkırır) sizi dinliyoruz.
Öksürük: Başlamadan bir konuyu dile getirebilir miyim?
(Kısa süreli gerilim müziği yeniden çalar.)
Öpücük: Tabi, buyurun.
Öksürük: Sayın (Alkış yapar), kıyafet konusunda topluluk kurallarına aykırı bir şekilde giyinmiş.
Hıçkırık: Konuyu siz kahve almaya gittiğinizde fark ettik ve dile getirmek istedik.
Islık: Renklilerle yıkanmış, üzerine yemek dökülmüş gibi basit bahaneler öne sürdü.
Öpücük: Bir şey söylemek ister misiniz sayın (Alkış yapar.)
Alkış: Renklilerle yıkandı, üzerine yemek döküldü.
Öpücük: Kıyafet seçimimizin öylesine verilmiş bir karar olmadığını biliyorsunuz.
Hapşırık: Siyah ve beyaz kadar net fikirli olmak!
Islık: Orta yol saçmalığından vazgeçip tek bir doğruda buluşmak!
Hıçkırık: Griden nefret ediyoruz. Ne siyah ne beyaz! Ortada kalmış ve kararsız!
Öksürük: O gri pantolonla toplantıya gelmiş olmanız kabul edilemez!
Öpücük: Üstelik tek sorun kıyafetiniz değil. Dosyanız ve son zamanlardaki bazı hareketleriniz de epey rahatsız edici.
Alkış: Neymiş rahatsız edici olan?
Öpücük: Markette fazladan 25 kuruş vermemek için sebze reyonundan poşet aldığınız görülmüş.
(Diğerleri tiksindirici bir şey duymuş gibi tepki verirler.)
Öpücük: Dernek olarak asla böyle bir şey yapmadığımızı biliyorsunuz.
Cık: 43. Toplantı 2. oturum boyunca bunu konuşmuştuk.
Alkış: Dernek dışında takip mi ediliyorum yoksa ben mi yanlış anladım?
Öpücük: Takip edilme durumu falan yok. Bir şekilde denk gelmiş.
Alkış: Patates alacaktım sonra vazgeçtim. Poşet elimde kalmış demek ki
Hıçkırık: Her şeye de bir bahane var.
Öpücük: Neyse bu konuyu daha fazla uzatıp toplantımıza gölge düşürmek istemiyorum. İzninizle kısa bir ara verip sonra 1. Oturumla başlayalım… Aradan sonra görüşmek üzere.
(Alkış hariç herkes ayağa kalkar. Tek sıra halinde sahnenin dışına doğru çıkacakken Öksürük durup sorar.)
Öksürük: Siz gelmiyor musunuz?
Alkış: Nereye?
Öksürük: Sigara molası.
Alkış: Benim astımım var. Kullanmıyorum.
(Herkes bir süre Alkış’a bakıp tek bir düzende dışarı çıkar. Alkış kafasını masaya koyar. Bir süre öyle kalır. O esnada Cık yeniden sahneye girer. Alkış fark etmeden gelip başına dikilir.)
Cık: Çok dikkat çekiyorsun.
(Alkış korkarak başını kaldırır.)
Alkış: Nasıl?
Cık: Dikkat çekiyorsun diyorum. Yapma.
Alkış: Sayın (Cık der) Ne demek istiyorsunuz anlamıyorum.
Cık: Bırak şimdi cıkı falan Semih de bana.
Alkış: Gerçek adınız Semih mi?
Cık: Hayır… ama sen öyle diyebilirsin.
(Cık Alkış’ın yanına oturur.)
Cık: Ya uyum sağlamak ya da bir karar vermek zorundasın. Bu şekilde devam etme.
Alkış: Devam edersem ne olur?
(Cık, tedirginlikle diğerlerinin çıktığı tarafa bakar. Alkış’a doğru biraz daha yaklaşır.)
Cık: Onların seni menetmesine izin verme.
Alkış: Anlamadım?
(Cık yeniden tedirginlikle dışarı bakar.)
Cık: Bu dernek sadece 7 kişiden ibaret değil.
Alkış: Nasıl yani?
(Bu esnada tek düzende diğerleri sahneye girer. Cık hemen önüne dönüp dosyasıyla ilgilenmeye başlar. Herkes yerine oturur.)
Öpücük: Evet… Tekrardan hepiniz hoş geldiniz. İstemediğimiz bazı sebeplerle oturumun başlangıcı biraz gecikti. Bu sebeple 69. Genel Kurul Toplantımızın 1. Oturumu’nu izninizle hemen başlatmak istiyorum….
(Herkes onaylar anlamında başını sallar.)
Öpücük: İlk oturumumuzun konusu, (Önündeki dosyadan okur.) “Dışardan sipariş edilen yemeklerin yanında gelen ıslak mendilin kuru olması”
Hapşırık: Yemek söylediğim restoranı etkileyecek kadar önemli bir detay. Bu konunun seçilmiş olmasına sevindim.
Öksürük: Beni şaşırtacak derecede kaliteli mendil gönderen bir restorana denk gelmiştim. İnanır mısınız gönderdikleri mendille ertesi gün sabah ayakkabımı bile silmiştim.
Islık: Çok merak ettim neresi burası? Ben de sipariş vermek istiyorum.
Öksürük: Açıldıktan 1 ay sonra battılar.
Hıçkırık: Böyle yerleri dernek olarak destekleyip kapanmalarını engellemeliyiz.
Islık: Hem kuru hem de kokusuz mendil koyanları da boykot etmeliyiz.
Öpücük: Kesinlikle. Tam da bu yüzden bu konu seçildi. Aynı fikirde olup ortak hareket ederek bu konuda farkındalık oluşturabiliriz.
(Alkış, gürültülü bir şekilde boğazını temizler. Üyeler ona döner.)
Alkış: Bence yemeğin yanında gönderdikleri mendilden daha önemli şeyler var. Eti güzel pişmemiş bir hamburgerin yanında isterlerse dünyanın en ıslak ve mükemmel kokan mendilini göndersinler.
Öpücük: Yemek siparişlerindeki yemeğin kalitesi bambaşka günün bambaşka bir oturum konusu.
Alkış: Daha önemli olanları daha önce konuşmak gerekmez mi?
Öksürük: Kime göre daha önemli?
Alkış: Yemeğin kendisinin, yanında gelen mendilden daha önemli olduğunu tartışmaya gerek yok sanırım.
Hıçkırık: Neden gerek yok?
Hapşırık: Dernek çatısı altında konuşulmamış ve ortak bir karara varılmamış her şey tartışmaya açıktır.
Alkış: Ne yani gerçekten basit bir ıslak mendil, gelen ana yemekten….
Öpücük: Araya girmek zorundayım! Oturum konumuzun ana nesnesine “basit” vb. yakıştırmalar yapmayalım!
Alkış: Sipariş edilen yemeğe göre basit demek istemiştim.
Islık: Hala kendi fikirlerinizi herkesin fikri gibi sanmaya devam ediyorsunuz!
Alkış: Üzgünüm ama bu konuda aynı fikirde olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Öksürük: Bir dayatma mı duydum yoksa yanlış mı yorumluyorum?
Alkış: Derneğin kuruluşundan bu yana yaptığımız bu değil mi?
Öpücük: Nasıl yani?
Alkış: Ortak bir fikri birbirimize dayatıyoruz.
Öpücük: Sayın (Alkışlar) sizi uyarmak zorundayım! Toplantının başından beri takındığınız tavır, kıyafet seçiminiz… açık konuşmak gerekirse son zamanlardaki tüm davranışlarınız dernek tüzüğüne aykırı.
Öksürük: Gece lambası kullandığınızı da biliyoruz!
Hıçkırık: 39. Genel Kurul Toplantısı’nda gece lambası kullanmama konusunda hem fikir olmamıza rağmen.
Alkış: Nerden biliyorsunuz?
Hapşırık: İnanılır gibi değil! Gece kulübünden farksız bir yatak odasında nasıl uyuyorsunuz?
Alkış: Nerden biliyorsunuz?
Islık: Konu bu değil. Bugün ana fikri sürekli kaçırıyorsunuz.
Öksürük: Keşke sadece bugün olsa…
Öpücük: İçinde bulunduğumuz durumda oturuma ara vermek en doğrusu olacak.
Alkış: Sebep?
Öpücük: Dernekten menedilmeniz konusunda bir oylama başlatmam gerekiyor.
Alkış: Ne!
Öpücük: Dediğim gibi sadece bugün sebebiyle değil… sorun, son zamanlardaki tüm hareketleriniz.
Alkış: Siz ciddi misiniz?
(Öpücük önündeki dosyaya bakarak bilgiler vermeye başlar.)
Öpücük: Geçtiğimiz hafta Salı günü halk otobüsüne orta kapıdan binmişsiniz.
Hıçkırık: Asla orta kapıdan binmeme konusunda anlaşmıştık!
Öpücük: Aynı gün akşamında nargile içmişsiniz.
Hapşırık: (Küçümseyerek) Bedava olsa bile içmemeliydiniz!
Öpücük: Perşembe günü sahilde otururken sizi arayan banka müşteri temsilcisine müsait olmadığınızı söylemişsiniz.
Islık: Bankta öylece oturmak çok da yorucu olmasa gerek!
Öpücük: Cuma günü akşam, markette en önde duran deodorantı bilmem kaç kere kullanıp rafın en arkasında olanı satın almışsınız.
Alkış: Hiç satın almayadabilirdim. En azından almışım.
Öksürük: En öndekini de günün birinde birisi alacak değil mi?
Islık: (Alayla) Tebrikler içinde en fazla olanı siz aldınız!
Alkış: Bu konularda kendimi savunmak yerine tüm bunları nereden bildiğinizi sorabilir miyim?
Öpücük: Bu dernek belirli günlerde toplanıp lak lak yaptığımız bir yer değil.
Öksürük: Burada ortak bir yaşam tarzı inşa etmeye çalışıyoruz.
Hıçkırık: Aldığımız kararları herkes ciddiyetle uygulamayacaksa tüm bu çabamız neden?
Alkış: Söylediklerinizin hiçbiri özel hayatımda beni takip etmenizi doğrulamaz.
Öpücük: Takip edildiğinizi nerden çıkardınız?
Alkış: Bana deli muamelesi yapmayın lütfen. Yolda, sokakta, orda burda hatta evimde bile hangi gün ne yaptığımı söylüyorsunuz. Hem gözetleniyorum hem de yaptıklarım kayıt altına alınıyor. Bunlar kabul edebileceğim şeyler değil. Özel hayatın gizliliği denen bir şey var. Yaptığınızın suç olduğunu biliyorsunuz değil mi?
Öpücük: Herhangi bir gün herhangi bir yerde size bakan, sizi takip eden birini gördünüz mü?
Alkış: Hayır ama… ben farkında olmadan bir şekilde olmuş işte.
Öpücük: “Suç” gibi ağır bir ithamda bulunuyorsanız lütfen kanıtlarla konuşun Sayın (Alkışlar)
Alkış: Kanıtlar önünüzde, az önce teker teker hepsini okudunuz Sayın (Öpücük atar)
Öpücük: Yani bizim elimizdeki kanıtlarla bizi mi dava edeceksiniz?
Öksürük: (Alayla) İsterseniz avukatınız da biz olalım
(Cık hariç hepsi alayla güler. Alkış ayağa kalkar.)
Alkış: Beni dernekten atmak için oylama falan yapmanıza gerek kalmadı çünkü ben üyelikten kendi rızamla ayrılıyorum!
(Üyeler şaşırır.)
Öpücük: Emin misiniz?
Alkış: Hiç olmadığım kadar.
Öpücük: O halde sevgili dernek üyeleri. 69. Genel Kurul Toplantımıza burada ara veriyor ve sizlerin de izniyle “Dernekten Ayrılma Talebi Değerlendirme Oturumunu” başlatıyorum.
(Herkes yerinden kalkar. Hareketli bir müzik çalmaya başlar. Alkış geriye doğru çekilir. Herkes masanın ucundan tutup aşağıda belirtilen şekle getirip yerlerine otururlar.)
(Alkış şaşkınlıkla etrafına bakmaktadır.)
Alkış: Ne oluyor?
Öpücük: Buyurun oturun lütfen.
Alkış: Ne şimdi tüm bunlar?
Öpücük: Aynı durumda hem genel kurul toplantısı yapıp hem de üyelikten çıkma talebini değerlendiremeyiz. Dernekteki her faaliyetimizi belli bir adaba göre yapıyoruz.
Öksürük: Mesela üyelikten men toplantısında hep beraber masanın üstüne çıkıyoruz.
Hapşırık: Menedilmek istenen hariç tabi ki.
Hıçkırık: O aşağıda kalıyor.
Islık: Ama şu an hepimiz aynı düzlemdeyiz. Sadece siz bizden biraz uzaktasınız.
Öpücük: Bu arada oturuma başlamadan sayın (Cık der) uzun süredir var olan sessizliğinizin sebebini öğrenebilir miyiz?
(Cık bir anda konu ona gelince telaşlanır.)
Cık: Şey… ben… biraz boğazım… evet evet boğazım ağrıyor da… tabii klima şeyden vurunca… (Boğazını temizler.) yani açık kalınca…. ondan diye düşündüm.
(Hepsi bir anda cık cık cık cık demeye başlar.)
Öpücük: (Kinayeli) Ne diyelim çok geçmiş olsun. İsterseniz oturumu başlatmadan size istirahat süresi verelim
Cık: O kadar da kötü değilim. İdare edebilirim diye düşünü…
Öpücük: Size istirahat süresi veriyorum Sayın (Cık der) Buyurun lütfen!
Cık: Gerçekten hiç gerek….
Öksürük: (Yüksek sesle) Geçmiş olsun Sayın (Cık) buyurun! (Sahnenin dışını gösterir.)
(Cık isteksiz bir şekilde eşyalarını toplayıp sahneden çıkar.)
Öpücük: Böyle daha iyi oldu sanki.
Öksürük: Evet daha iyi.
(Alkış hariç diğerleri de Evet anlamında kafa sallar.)
Öpücük: O halde sayın (Alkış yapar.) tarafından istenen dernekten ayrılma talebini değerlendirmek için oturumu başlatıyorum.
(Kısa süreli gerilim müziği eşliğinde sahne ışığı biraz azaltılır. Alkış’ın üstüne spot ışık düşer.)
Alkış: Yeni bir oturuma gerek var mı gerçekten? Çıkıp gideyim olup bitsin.
Öpücük: Buraya kolay girmediğinizi hatırlatmak isterim.
Öksürük: Kolay da çıkamazsınız.
Öpücük: Merak etmeyin çok uzun sürmeyecek. Sadece 3 soru ve 3 imza var.
Alkış: İmza?
Öpücük: Acele etmeyelim! Önce sorularla başlayacağız…. 1. Sorumuz lütfen!
Islık: İlk soru çok basit... Neden ayrılmak istiyorsunuz?
Alkış: Çünkü… artık sizlerle aynı fikirde olmadığımı düşünüyorum.
Öpücük: Mesela hangi konularda, örnek verebilir misiniz?
Alkış: Bu ikinci soru mu oluyor?
Öpücük: Hayır, ilk sorunun 1. Maddesi.
Alkış: Çok uzun sürmeyecek demiştiniz.
Öpücük: Şu an daha da uzatıyorsunuz Sayın (Alkış yapar.)
Alkış: Mesela bir derneğe üye olduğum için (Eliyle alkış yapar.) Şu sesi duyduğumda kafamı sesin geldiği tarafa dönüp “efendim” demek istemiyorum.
Öpücük: Dışarıda kullandığımız isimler de hemen hemen aynı mantıkta.
Öksürük: Tek sorun buysa yeni adınız Sarıkız olabilir. … Ya da boncuk hatta duman bile diyebiliriz.
(Kıkırdaşmalar duyulur.)
Öpücük: (Hafif yüksek sesle kıkırdaşmaları keser.) Peki! 2. Soruya geçelim.
Hıçkırık: Üyeliğiniz süresince sizi en çok rahatsız eden durum veya düşünce neydi?
Alkış: Neden soruyorsunuz?
Öpücük: Belki de hatalarımızdan ders çıkarmaya çalışıyoruzdur.
Alkış: En azından… farklı giyinebilir, farklı şeyler içebiliriz. Sürekli beyaz giyip filtre kahve içmekten bıktım.
Öpücük: Aynı fikirde olmayı hobi olarak yapmıyoruz. Bu bizim yaşam tarzımız.
Alkış: Her gün filtre kahve içmenin buna pek de faydasının olduğunu sanmıyorum.
Öksürük: İnsan yediklerinden ibarettir diye bir söz duymuştum.
Hıçkırık: Ağzımızdan dışarı çıkanlar kadar içeri girenler de önemli.
Hapşırık: Hepimiz filtre kahve içerken içimizden birisi her gün kola içse mesela… Kola içen kişinin bize göre obezite veya diyabete yakalanma riskinin ne kadar arttığını biliyor musunuz?
Islık: Kola içen kişi, ileride bir gün alacağımız “her gün 40 dakika yürüyüş” kararına arzularına yenik düşüp karşı çıkarsa?
Hapşırık: Bingo! İlk fikir ayrılığı!
Alkış: Hemen bu şekilde adlandırmaya gerek yok. Öyle bir durumda medeni insanlar gibi oturup fikir alışverişi yapabili…
Alkış hariç tüm üyeler: (Yüksek sesle) Dııııt!
Öpücük: Yasaklı kelime kullandınız.
Alkış: Anlamadım.
Öpücük: İlk üye olurken imzaladığınız derneğe katılım koşullarında yer alan bazı yasaklı kelimelerimiz var. Fikir alışverişi de bunlardan biri.
Alkış: Sebep?
Öpücük: Çünkü sesi daha yüksek olanın, statüsü üstün olanın, hatta parası çok olanın herkesin fikrini dinliyormuş gibi yapıp sonunda kendi fikrini herkese kabul ettirdiği bir ikna yöntemi.
Alkış: Buna kesinlikle katılmıyorum!
Öpücük: İşin içinde alışveriş varsa emin olun birileri zarar ediyordur sayın (alkışlar).
Alkış: Alışveriş-kâr-zarar bunlar ekonomik terimler zannederdim. “Fikirlerden” bahsederken bu kadar kapitalist olmaya gerek yok bence.
Öpücük: Ne güzel söylediniz. (Ayağa kalkıp anlatmaya başlar.) Sonu -izm ile biten tek kişiye ait ama tüm dünyayı değiştiren o büyük buluşlar… Tüm edebiyat akımları, fikir akımları, moda hatta sosyal medya akımları hep bir kişi ile başlayıp sonra çığ gibi büyüyor. Biz de öyle olacağız. Tek bir fikrin etrafında toplanan koca bir topluluk olup dünyayı değiştireceğiz.
Alkış: (Alayla) Aynı fikirizm.
Öpücük: (Bir anda durur. Yeniden yerine oturur. Ciddi bir şekilde) Konu fazla dağıldı. Kaldığımız yerden devam edelim! 3. sorumuz lütfen?
Hapşırık: Derneğe üye olmaya nasıl karar verdiniz?
Alkış: Zor bir dönemdeydim. Eşimle, işimle, kendimle… Çok fazla fikir ayrılığı vardı. Her yerde saatler süren tartışmalar, sonunda hiçbir şeyin değişmediği bir yığın gürültü… Sığınacak sessiz bir liman arıyordum. O sıralarda bir broşüre denk geldim. Üstünde “Artık aynı fikirde olmanın vakti gelmedi mi?” yazıyordu.
(Bunu duymak diğerlerinin hoşuna gider. Hafiften sırıtırlar.)
Alkış: İçimden “geldi de geçiyor” deyip hemen altta yazan adrese gittim. Sonra burdayım işte.
Öpücük: Sizi fikir ayrılıkları ile dolu o gürültünün içine tekrardan bırakacağımız için çok üzgünüz.
Öksürük: Neyse ki kendi tercihiniz.
Öpücük: Sorularımız bittiğine göre imza aşamasına geçebiliriz.
(Hapşırık dosyasından bir kâğıt çıkartıp Alkış önüne koyar.)
Alkış: Bu ne için?
Hapşırık: Birincisi burada şahit olduklarınızı herhangi bir platformda herhangi bir şekilde paylaşmamanızla ilgili. Sizden en doğal hakkımız olan mahremiyeti istiyoruz.
(Alkış kâğıda biraz göz gezdirip imzayı atar. Sonra Islık dosyasından bir kâğıt çıkartıp Alkış’ın önüne koyar.)
Alkış: İkinci?
Islık: Dernek olarak aldığımız kararları üyeliğiniz devam ediyormuş gibi topluma açık alanlarda uygulamamanızı istiyoruz.
Alkış: Ne yani beyaz tişörtümle bir parka oturup filtre kahve içemeyecek miyim?
Islık: Birkaç dakika önce bunlardan bıktığınızı söylemiştiniz diye hatırlıyorum.
Alkış: Bunun sizin için neden bu kadar önemli olduğunu anlamış değilim.
Öpücük: Topluma açık alanlarda sergilediğimiz tavır ve eylemlerimiz dernek üyelerinin birbirini tanımasını sağlıyor.
Alkış: Zaten burda herkes birbirini tanıyor.
Öpücük: Üyelerimiz sadece burada gördüklerinizle sınırlı değil.
Öksürük: Geçen sene Roma’da sokak lambasının önünde fotoğraf çektiren birini görmüştüm.
Islık: (Alkış’a) Ritüelimizdir. Her gittiğimiz yeni bir şehirde ilk iş sokak lambası buluruz.
Öksürük: İçimden yok artık burada da olamaz dedim. Arkasından seslendim. Yüzünü bana döndüğünde üzerinde beyaz bir tişört ve elinde filtre kahve vardı.
Öpücük: Böylesine büyük bir topluluktan ayrılmanız çok üzücü.
(Alkış, biraz durup ikinci kâğıda da imzasını atar.)
Öpücük: (Hafif sinirle) Peki! Üçüncü ve son imzayı da alabiliriz.
(Hıçkırık dosyasından bir kâğıt çıkartıp Alkış’a uzatır.)
Hıçkırık: Bu da burada tanıştığınız dernek üyeleriyle bir daha görüşmemeniz ile ilgili.
Alkış: Sebep?
Öpücük: Virüsten korunmak için maske önlemi almışız gibi düşünebilirsiniz.
Alkış: Burada virüs ben oluyorum sanırım.
Hıçkırık: Hayır, fikirleriniz.
Öpücük: Fikirler, tıpkı virüs gibidir. Çok hızlı yayılır. Her yayıldığı konakta mutasyona uğrar. O konaktan çıktığında biraz değişmiştir ama artık çok daha güçlüdür. Zayıf bedenleri ölüme bile götürebilir.
Alkış: Aranızda zayıf halkalar olduğunu düşünüyorsunuz yani?
Islık: Hayır, zayıf halkalar hemen belli oluyor. Biz de tek bir oturumla dernekten menediyoruz.
Öksürük: Ya da günü geldiğinde kendi rızalarıyla ayrılıyorlar.
Öpücük: Biz de kalsınlar diye hiç ısrar etmiyoruz.
(Alkış, ayağa kalkar. Sahne yeniden tamamen aydınlanır.)
Alkış: Peki… Oturumun sonu geldi sanırım. Artık gidebilir miyim?
Öpücük: Tabi ki.
(Alkış eşyalarını toplayıp yavaşça sahneden çıkarken)
Öpücük: (Diğerlerine dönüp) Derneğimize yakışan güçlü bir vedadır. Hoşçakalın sayın (Kuvvetli ve imalı bir alkış yapar.)
(Diğerleri de bu kuvvetli alkışa katılır. Sahne kararır. Hafif gerilimli bir fon çalar.)
SAHNE 2
(Sahne kararmış durumdayken dış ses olarak Alkış’ın sesi duyulur.)
Alkış (Ses): Her konuda benim söylediğimin aksini söylemeseydin sonumuz böyle olmazdı Nermin. Cumartesi akşamı dışardan yemek söylemem bu kadar büyük bir olay olmamalıydı. Kabak yemeğini ertesi gün de yiyebilirdik!... Merak ediyor musun bilmiyorum ama senden sonra iş yeri de çok kötüydü. Benim arada sırada olan geç kalmalarımı bilirsin. İşte onlar arada sırada değil sıklıkla olmaya başladı. Fark edildi tabii. Anlayacağın senden sonra işim de gitti… ve ben yalnız kalıp delirmemek için en iyi yaptığım şeyi yaptım… Hata yaptım Nermin.
(Sahne aydınlanır. Sahnede bir bank vardır. Martı, vapur korna sesleri vs. duyulur. Bankta Alkış oturmaktadır. Üzerinde beyaz bir tişört, elinde kahve vardır. Dalgın bir şekilde karşısına -denize- bakmaktadır. Kulaklığı takılıdır bu sebeple seyirci de Alkış’ın dinlediği -duygusal- şarkıyı duymaktadır. Bir süre sonra üzerinde siyah tişörtle sahneye Cık girer. Alkış’ın yanına oturur. Alkış yan gözle bakıp önüne döner. Sonra şaşırıp yeniden Cık’a bakar ve kulaklığını çıkarır. Şarkı sesi kesilir.)
Alkış: Siz…?
Cık: Semih diyebilirsin… Hakan falan da olabilir. Pek bir önemi yok.
Alkış: (Aniden ayağa kalkar.) Ama benim dernek üyeleriyle görüşmemem lazım.
Cık: (Elindeki kahveyi gösterip) Filtre kahve de içmemen lazım?
Alkış: Yemin ederim Cappuccino!
Cık: Beyaz da giymişsin.
Alkış: Renklileri yeni attım.
Cık: Neyse ne. Buradan görünen elinde kahveyle beyaz tişörtlü eski bir dernek üyesi. Üstelik karşısında da halen üyeliği devam eden biri bulunuyor. Nerden baksan tek seferde 3 hata.
Alkış: Hayır hayır! Kimseye hiçbir şey bahsetmedim.
Cık: Takılıyorum Faruk. Otur lütfen.
Alkış: Faruk?
Cık: İçimden öyle demek geldi. İstersen Melih falan da diyebilirim bana fark etmez.
(Alkış tedirgin bir şekilde banka geri oturur.)
Alkış: Neden burdasınız?
Cık: Seni arıyordum. Burda buldum.
Alkış: Neden beni arıyorsunuz?
Cık: Çünkü aynı fikirdeyiz.
Alkış: (Sinirlenir.) Bu aynı fikir saçmalıklarına doydum ben. Sağolun almayayım.
Cık: İşte bu konuda aynı fikirdeyiz. Bundan bahsediyorum.
Alkış: Öyleyse soruları cevaplayıp imzaları atın, çıkın dernekten. Bunun benimle bir ilgisi yok.
Cık: İşte bu konuda da farklı fikirdeyiz ve öyle olmak çok hoşuma gidiyor biliyor musun?
Alkış: Şu an burada benim hoşuma giden bir durum yok. Sizden rica ediyorum beni yalnız bırakın.
Cık: Aynı takımdayız diyorum, senin gibiyim diyorum hala bana git diyorsun.
(Alkış tedirgin bir şekilde etrafına bakar. Cık’a yaklaşır.)
Alkış: (Sessiz ama sinirli bir şekilde) Başımı belaya sokmadan defol git burdan.
(Cık, şaşkınlıkla kendini geri doğru çeker.)
Cık: Vay be!... Seni fena korkutmuşlar.
(Alkış ayağa kalkar. Sağına, soluna, yukarıya doğru bağırmaya başlar.)
Alkış: Kendisi gelip yanıma oturdu! Birkaç kez gitmesi gerektiğini söyledim ama gitmiyor! Bu arada elimdeki cappuccino! (Tişörtünü eliyle tutup) Renkliler kurumamıştı yoksa artık beyaz giymiyorum! Yemin ederim altına imza attığım kurallara dikkat ediyorum!
Cık: (Alayla güler.) Boşuna çabalıyorsun. Kimsenin bizi izlediği falan yok.
Alkış: Sen öyle zannet. Yaptıklarımı günü gününe söylediler. Her anımı biliyorlar.
Cık: Sakin olup şuraya oturur musun Melih.
Alkış: Sen kalkmadan asla oraya oturmayacağım.
Cık: Oturursan nasıl her anını bildiklerini anlatırım.
(Alkış, bir süre ayakta düşünür. Sonra banka oturur.)
Cık: Bu numarayı nasıl yediğini anlamış değilim. Üstelik senin gibi açık fikirli, zeki…
Alkış: Anlat!
Cık: Son genel kurul toplantılarında göze çarpan, farklı, yanlış hareketler sergileyen üye 1 haftalık takibe alınıyor. Fark ettiysen sana sunulan bilgiler son 1 hafta içinde olanlardı.
Alkış: Sadece 1 hafta?
Cık: Evet, zaten daha uzun olsa bir şekilde fark ederdin.
Alkış: Ama bana derneğin 7 kişiden ibaret olmadığını söylemiştin. Ben de sandım ki. Her zaman her yerde beni gözetleyen bir sürü kişi var.
Cık: Evet, 7 kişiden ibaret değil ama herkesin işi gücü var. Günlerce seni takip edemeyiz.
Alkış: Diğer üyeler nerede, neden toplantılara katılmıyorlar?
Cık: Toplantılara katılıyorlar ama kendi gruplarıyla.
Alkış: Nasıl yani?
Cık: Dernek 7 kişilik gruplar halinde çalışıyor.
Alkış: Neden?
Cık: Çünkü bu şekilde yönetilmesi daha kolay oluyor.
Alkış: Tüm bu grupları yöneten biri mi var?
Cık: Hiç görmedim ama Genel Merkez denen bir yer olduğunu biliyorum. Bunun dışında fon sağlayıcıların da alınan kararlarda önemli etkisi var.
Alkış: Fon?
Cık: Bunca şeyin gönüllülük esasıyla döndüğünü düşünmüyorsundur herhalde. Artık sokağa çıkıp adım atmak için bile para gerekiyor.
Alkış: Neden fon veriyorlar ki?
Cık: Ülkenin her yerinde 7 kişilik gruplar halinde insan toplulukları filtre kahve dışında kahve tüketmiyor. Neden?... Çünkü üye oldukları dernek öyle yapmalarını söylüyor. Acaba dernek neden öyle söylüyor?
Alkış: Beyaz tişört?
Cık: Tekstil devlerinden birinin derneğe verdiği desteği tahmin bile edemezsin.
Alkış: Son toplantıdaki mendil konusu?
Cık: Yeni bir marka giriyormuş piyasaya. “Islak değil ıpıslak mendil” mi ne. Öyle saçma bir sloganları var. Dernek üyelerinden başlayan bir reklam ağı planlıyorlar. Kelebek etkisi misali.
Alkış: Kim parayı verirse onun dediği oluyor, alınan o saçma kararların hepsinin bir nedeni vardı yani.
Cık: Dünya artık böyle bir yer. Eskiden sadece hamburger satanlar şimdi iki ekmeğin arasına biraz kin, biraz nefret de ekliyor. Ne yediğimize değil ne düşündüğümüze bile karar vermek istiyorlar.
Alkış: Ne düşünmemizi istiyorlar peki?
Cık: Aslında çok da düşünmemizi istemiyorlar. Sadece karar vermemizi, hatta düşünmeden karar vermemizi, harekete geçmemizi, delicesine sevmemizi, ölesiye nefret etmemizi istiyorlar Turgut
Alkış: Turgut?
Cık: Kaç dakikadır ne anlatıyorum? İsimler değil fikirler önemli. Yeni silahlar fikirler oldu.
Alkış: İsteyen herkes buna dur diyebilir. Bak bana! Nasıl çıktım o düzenden?
Cık: Gözünü kapatınca alevleri göremezsin ama dumanın kokusunu almaya devam edersin. İstersen sımsıkı kapat, sonunda o kıvılcım sana da sıçrayacak.
Alkış: Derneğin üyesi olmadığım sürece hiçbir şey yapamazlar.
Cık: Bu hızla yayılmaya devam ederlerse sadece en popüler kahveyi, kıyafeti değil…. Seçimleri, seçilenleri de onlar belirleyecek.
Alkış: O halde dernekten çıkıp bu yayılıma destek olmayı bırakabilirsin.
Cık: Artık tehlike, ondan kaçarak kurtulacak düzeyde değil. Tam tersi en yakınında, hatta içinde olmak gerekiyor.
Alkış: Peki…. Siz kalıp dünyayı kurtarabilirsiniz. Güç bela çıktığım o yere dönmek gibi bir niyetim yok.
Cık: Bu konuyu ciddiye alman için daha ne söyleyebilirim?
Alkış: Kendinizi daha fazla yormanıza gerek yok. Tek başınıza koskoca derneğe hiçbir şey yapamazsınız.
Cık: O yüzden senin yanına geldim.
Alkış: İki kişi de hiçbir şey yapamayız.
Cık: Onlar da iki-üç kişi ile başladı. Şimdi ülkenin her yerine yayılmış koca bir topluluk oldular.
Alkış: Ne yapacağız? Farklı Fikirde Olanlar Derneği kurup savaş mı başlatacağız?
Cık: Salgını başka bir salgınla yok edemeyiz. Bizim aşı üretmemiz gerek.
Alkış: Biz diye bir şey yok. Sizi bilmem ama ben konudan uzak kalarak mücadele edeceğim.
Cık: Bak… insanlar üye olduktan sonra aynı fikirde olmanın, destek görmenin büyüsüne kapılıp dernek ne derse onu yapmaya, menedilmemek için düşünmeyi bırakmaya başlıyor. 4 yıldır üyeyim ve ilk defa birisi kendi rızasıyla ayrılmak istedi.
Alkış: 4 yıl mı? Gözünüzün önünde tehlike büyürken öylece beklediniz yani?
Cık: Tek başıma hiçbir şey yapamazdım.
Alkış: Bir şey yapmak için beni mi beklediniz?
Cık: Bu kadar yıl aralarında olmuş olsaydın ne kadar farklı olduğunu anlardın? 4 yılda senin gibi bir kişi çıksaydı yine hiç vakit kaybetmeden onu bulurdum.
Alkış: Menedilenlerle şansınızı deneseydiniz.
Cık: Hepsi derneğe dönüp aynı fikirde olmak için can atarken mi?
Alkış: Bunca yıl bu saçmalıklara karşı çıkan bir kişinin bile olmaması inanılır gibi değil
Cık: Ben de bundan bahsediyorum. Yaptığın şey hepimiz için bir ilkti.
Alkış: Madem bu kadar değerliydi. Keşke iki kelime edip destek olsaydınız.
Cık: İnan bana söylediklerini duyup sana destek olamadığım için o kadar üzüldüm ki. Sonunda dayanamayıp hasta bahanesiyle çıkmak zorunda kaldım.
Alkış: Çıkmasaydınız diyorum işte. O an kararınızı verip ayrılsaydınız
Cık: Öyle olsun isterdim… ama uzun süredir kurduğum planları ani bir kararla hiç edemezdim.
Alkış: Planlarınız var demek.
Cık: Çocukça bir hevesle günlerdir seni aramıyorum. Ben bunu 4 yıldır bekliyorum.
Alkış: Hiç merak etmedim desem yalan söylemiş olurum.
Cık: Derneği tamamen kapatacak büyük bir organizasyon değil ama yangını söndürecek ilk su damlası olabiliriz.
Alkış: Planlarda benim de bir rolüm var yani?
Cık: Benimkinden biraz büyük bile olabilir.
Alkış: Anlatırsanız kabul etmek zorunda kalacak mıyım?
Cık: Daha fazla vakit kaybedemem. Sana anlatıp planı başlatacağım. Eğer kabul edersen doğru anda doğru yerde olman gerekecek.
Alkış: Etmezsem?
Cık: Plana devam edip işlerimin yolunda gitmesini umacağım.
Alkış: Ne olursa olsun yapacaksınız yani?
Cık: Fazla bile bekledim.
Alkış: O zaman kabul etsem de etmesem şu an bana planı anlatacaksın?
Cık: Maalesef başka seçeneğim kalmadı.
Alkış: O halde… dinliyorum.
(Gerilimli bir müzik eşliğinde sahne kararır.)
SAHNE 3
Sahnede geniş bir masa ve masanın tam karşısında 4, her iki ucunda birer tane olmak üzere toplamda 6 sandalye vardır
(Sahne aydınlandığında üzerinde dümdüz beyaz tişört, altında dümdüz siyah pantolon olan 6 kişi tek sıra halinde girer. Tek bir düzende sahneye girerler. Ellerinde mavi dosya ve dosyanın içinde kağıtlar vardır. Tüm karakterler ciddiyetle aşağıda belirtilen düzende yerlerine oturur.)
Öpücük: (Sırayla eliyle üyeleri göstererek açılış konuşması yapmaya başlar.) Sayın (hapşırır), Sayın (Öksürür), Sayın (ıslık çalar), Sayın (Hıçkırır) ve Sayın (Cık der)
(Tüm üyeler kendileri takdim edildiğinde başlarıyla onaylarlar.)
Öpücük: Aynı Fikirde Olanlar Derneği 70. Genel Kurul Toplantısı’na hoş geldiniz. Ben deniz (öpücük atar.) hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öğleden önce 2, öğleden sonra 2 oturum olmak üzere toplamda 4 oturumdan oluşacak toplantımıza başlamadan önce kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Biliyorsunuz bir önceki toplantıda her zaman başımıza gelmeyen ilginç olaylar yaşadık.
(Hepsi bunu onaylar anlamdan baş sallar.)
Öpücük: Ben bu yaşananlarla ilgili ayrıntılı bir rapor hazırlayıp genel merkeze sundum. Tutulan kayıtların titizlikle incelendiği şeklinde bir geri dönüş aldım…. (Güzel bir haber verircesine) Genel merkez derneğe üye olmak için bekleyen binlerce başvuru arasından incelemeler yapıp en kısa sürede ekibimize yeni bir üyeyi göndereceğini bildirdi!
Öksürük: Harika!
(Cık da yalandan sevinir. Hıçkırık, sevinçle alkış yaparken Islık hemen onun elini tutup indirir. Mimikleriyle kızar.)
Öpücük: (Yeniden ciddileşir.) Genel merkez bu süre zarfında toplantılarımızı aksatmadan devam etmemiz konusunda da uyardı.
(Herkes yeniden ciddileşir.)
Öpücük: Evet, vakit kaybetmeden ilk oturuma başlayalım. İlk oturumumuzun konusu, (Önündeki dosyadan okur.) “Sadece bulmaca çözmek için gazete alınması”
Öksürük: Hala kâğıda basılmış ünlü fotoğrafını doğru tahmin ettiği için mutlu olan insanların olması inanılır gibi değil.
Islık: Bulmacayı çözerken ellerin, kolların, hatta üzerinde çözdüğün masanın bile simsiyah olmasına nasıl katlanıyorlar anlamıyorum.
Öksürük: (Şüpheyle) Öyle bir anlattınız ki daha önce deneyimlemişsiniz gibi hissetim.
Islık: Keşke tek sorun o siyah lekeler olsaydı. Çözdüğüm bulmacanın cevapları için bir sonraki günü bekliyordum.
Öksürük: (iğrenircesine) Bu… bu çok kötü.
Islık: Hayatımda tümüyle yanlış kararlar verdiğim bir dönem yaşadım maalesef.
Hıçkırık: (Eliyle Islık’ın sırtını sıvazlar.) Neyse ki şimdi bizimlesiniz.
Islık: İyi ki!
Öpücük: Evet, internette ücretsiz binlerce bulmaca sitesi, telefon uygulaması varken böyle bir alışkanlığın devam etmesi gerçekten inanılmaz. Bu oturumda dernek olarak basılı bulmaca çözmeme konusunda hemfikir oluyoruz.
(Herkes başıyla onaylar.)
Öpücük: Bu arada doludolubulmaca.com dernek üyelerimize özel ilk ay ücretsiz olmak üzere yıllık üyeliklerde %40 indirim hediye etti. Sitede birbirinden eğlenceli binlerce bulmaca var. Ben biraz inceledim gerçekten harika. İndirim kodları da herkesin telefonuna sms olarak gelmiş olması lazım.
(Herkes telefonunu çıkarıp kontrol ederken Alkış bir anda sahnenin sağından girer. Elinde yuvarlak halka şeklinde bir metal alet vardır. Alet bir insanın kafasına oturacak büyüklükte olmalıdır. Alkış aleti üyelere doğru tutmaktadır.)
Alkış: Kimse kımıldamasın! Bu bir soygundur!
(Tüm üyeler korkuyla başlarını ellerinin arasına alıp eğilirler. Öpücük, yavaşça kafasını kaldırıp Alkış’a bakar.)
Öpücük: Bir dakika bir dakika… siz?... burada olmamanız gerek!
(Öksürük, Alkış’a doğru kalkmaya yeltenir.)
Alkış: Herkes yerinde kalsın! Başka uyarmayacağım!
Öksürük: Attığınız imzaları unuttunuz mu?
Alkış: Özlediğim için gelmedim. Soygun yapıp gideceğim.
Öpücük: Kâr amacı gütmeyen sıradan bir kuruluş olduğumuzu biliyorsunuz. Bizim parayla falan işimiz olmaz.
Alkış: Benim de parayla işim yok. Elinde silahla para isteyen sıradan bir soyguncu değilim. Elimde silah falan da yok. (Elindekine bakarak) Daha tehlikelisi var.
Öpücük: Ne istiyorsunuz?
Alkış: Bu bir fikir soygunu!
Hıçkırık: Pardon?
Alkış: Buraya fikirlerinizi çalmak için geldim.
Öpücük: Bunun için soygun yapmanıza gerek yok. Attığınız imzaları bir kenara bırakıp derneğimize tekrardan üye olarak fikirlerimize ortak olabilirsiniz.
Öksürük: Bir kişilik boş yerimiz hala duruyor.
Alkış: Amacım fikirlerinize ortak olmak değil. Onları sizden alıp bir daha bulamayacağınız şekilde yok etmek.
Islık: Fikirlerimizle olan rahatsızlığınızı biliyoruz ama belki tekrardan konuşarak halledebiliriz.
Hapşırık: Evet evet. Biz burada konuşarak her sorunu çözeriz.
Alkış: Hiçbir şey çözemezsiniz! … Zaten sorun, konuşmanız… Aynı şeyleri konuşmanız!
Öpücük: Bakın madem tekrar buraya kadar geldiniz grubun başkanı olarak size yardımcı olabilirim.
Alkış: Uzlaşmaya gelmedim sayın başkan. Soygun yapıp gideceğim!
Öksürük: Çalmadan önce fikirlerimizden neden bu kadar rahatsız olduğunuzu söyler misiniz? Belki de küçük bir yanlış anlaşılma olmuştur.
Alkış: Yanlış anlaşılma falan yok. Burada dönen her şeyi çok iyi biliyorum.
Öpücük: Nereden ne öğrendiniz bilmiyorum ama yanlış kaynakları kullandığınızı söyleyebilirim.
Alkış: Sizin o çok güvenilir kaynağınız neresi? Her hafta tartışılacak konular nereden geliyor üyelerinize söylemek ister misiniz?
Öpücük: (Sinirle) Pekâlâ anlaşılan uzlaşmak mümkün olmayacak! Size attığınız imzaları tekrardan hatırlatmam gerek!
Alkış: Bakıyorum da hemen geri vites yaptınız? Yoksa üyelerinize yapacağınız bir açıklama yok mu?
Öpücük: Tartışılacak konular genel merkezden geliyor. Bunu da tüm üyelerimiz biliyor zaten.
Alkış: Genel merkezde konuların nasıl belirlendiğini de biliyorlar mı?
Öpücük: Orda da tıpkı buradaki gibi başkanlarımız toplanıyor ve hemfikir olunacak konuları belirliyor.
Alkış: Neden acaba bu kez bulmacaya taktı başkanlar? Şu indirim veren sitenin de bulmaca sitesi olması ne büyük tesadüf!
Öpücük: Nerden biliyorsunuz bunu?
Öksürük: Üye olmadığınız halde oturumun konusunu bilmeniz mümkün değil!
Islık: Üstelik daha yeni başladık.
Alkış: Belki de kaynaklarım sandığınız kadar kötü değildir.
Öpücük: Elinizde saçma sapan bir aletle toplantıya dalıp ahkam kesiyorsunuz. Kaynaklarınızı da sizi de ciddiye almıyoruz. Lütfen dışarı çıkar mısınız?
Alkış: (Elindeki alete balar.) Demek saçma sapan?.. Onu böyle nitelendirmeniz büyük bir icat olduğunun en büyük kanıtı.
Öksürük: İcadınızı da alıp çıkar mısınız!
Alkış: Belki de bunu ciddiye almanız için sıradan soygun taktiklerini kullanmalıyımdır…. Mesela rehine almak!
(Alkış bir anda Cık’ı kollarından yakalayıp geriye doğru çekerek sandalyeden düşürüp yere oturtur. Bir eliyle aleti tutarken diğer koluyla arkadan Cık’ın boğazını kavrar.)
Alkış: Tek bir hamlemle işi biter! Sakın yanlış bir şey yapmaya kalkmayın.
Öpücük: Sakin ol. Seni ciddiye almamız için kimseye zarar vermene gerek yok.
Alkış: Artık çok geç sayın başkan. Arkadaşınız birkaç dakikalık bir işlemle dernek üyeniz olmaktan çıkacak.
Öksürük: Gelin güzel güzel konuşalım. Hiçbirimiz ona zarar gelmesini istemeyiz.
Alkış: Korkmayın kimse zarar görmeyecek. Sadece aynı fikirde olduğunuz tüm o saçmalıkları unutup genel merkezden gelenlerle değil, kendi fikirlerinizle hareket edeceksiniz.
Cık: (Yalandan bir korkuyla) Hafızamı kaybedecek miyim?
Alkış: Hayır, sadece aynı fikir saçmalıklarından kurtulacaksın.
Öksürük: Değerlerimize saçmalık demeyi bırakın!
Alkış: Hala neyi savunduğunu bilmiyorsun. Her toplantıda para karşılığı düşünme özgürlüğünüzü satıyorsunuz!
Islık: Burası kâr amacı gütmeyen bir kuruluş!
Alkış: Çok yazık! Demek başkanınız size gerçekleri anlatmıyor.
Öpücük: Size burada kâr amacı gütmediğimizi daha ilk girdiğiniz anda söylemiştim!
Alkış: Yoksa siz de mi bilmiyorsunuz? Derneğiniz fonlar karşılığında ülkenin her yanına dağılmış insan topluluklarının fikir özgürlüğünü satıyor!
Hapşırık: Bu çok büyük bir itham?
Alkış: Demek o büyük paralar size ulaşmıyor. Hiçbir karşılık almadan sürekli beyaz giymeyi, durmadan filtre kahve içmeyi kabul mü ediyorsunuz?
Hıçkırık: Her şeyin bir sebebi olmak zorunda değil. Neden bu kadar materyalistsiniz?
Alkış: Karşılıksız da olsa aynı fikirde olmanın verdiği o konfor hoşunuza gidiyor demek.
Islık: Burada hissettiğimiz güven duygusunun para ile karşılığı olamaz.
Alkış: Herkes yapıyorsa doğrudur…onlara bir şey olmadıysa bana da olmaz… tek başıma doğru olacağıma kalabalıkların içinde yanlış olurum!
Öpücük: Giderek yalnızlaşan modern dünyada böyle bir topluluğun parçası olduğumuz için çok mutluyuz.
Alkış: Tanınız doğru ama yanlış tedavi uyguluyorsunuz.
Öksürük: Geldiğiniz andan beri ahkam kesip başarısız muhalefet tavırları sergilemek dışında hiçbir şey yapmadınız.
Alkış: Haklısınız. Belki de artık eyleme geçme zamanıdır.
(Elindeki metal halkayı Cık’ın başının üstüne koyar.)
Cık: Ne oluyor! …. N’apıcaksınız?
Alkış: Korkmayın canınız hiç yanmayacak. Elimde gördüğünüz bu alet sayesinde hemfikir olduğunuz ve alışkanlıklarınız arasına giren tüm o dayatmalardan kurtulacaksınız.
Cık: Nasıl yani?
Alkış: Canınız istiyorsa gazete alıp keyifle bulmacasını çözebileceksiniz.
Hıçkırık: (Alayla) Cevapları için 24 saat boyunca beklemek zorunda kaldığında da aynı keyfi alacak mı?
Alkış: Doğru, teknoloji sayesinde çok hızlandık. Bir şeyi düşünmemizle elde etmemiz arasında saniyeler bile kalmadı… ama daha mutlu değiliz. Heyecanla beklemek yerine aceleyle yaşamayı tercih ettik.
Islık: Off! Nasihat dolu babaanne, dede cümleleri kurmaya devam edecek misiniz?
Alkış: Üzgünüm, sıkılınca yukarı kaydırabileceğiniz bir içerik değilim.
Islık: Şikâyet edilmesi hatta linçlenmesi gereken bir içeriksiniz.
Alkış: Tabi ya bir de linç var. Aynı anda aynı şeyden nefret etmekten bile keyif alıyorsunuz.
Cık: Ahh boynum!... Şunu artık kafamdan çeker misiniz?
Alkış: Peki… artık başlayalım!
(Birkaç üye yerinden kalkmaya tenezzül eder.)
Alkış: Sakın!... Eğer herkes yerinde kalırsa kimseye zarar gelmez. Sadece aynı fikirleri çalıp gideceğim.
(Metal halkayı Cık’ın kafasında bir tur döndürür.)
Alkış: İşte şimdi başlıyoruz.
(Kısa bir gerilim müziği çalar ve spot ışıkta Cık ve Alkış görünür. Cık dış sesten konuşmaya başlar. Bu onun kafasından geçenleri simgelemektedir.)
Cık (Ses): Her yerde aynı şarkılar dönüyor … birbirinin aynısı bestelerin üstüne yazılmış farklı cümleli şarkılar…. Bu kış herkes aynı montu giydi… kahverengi sezonuymuş… Kimse o filme gitmedi… oyuncularından biri hakaret etmiş… linç yemiş… Duymadın mı o video viral oldu… Herkes her yerde onu izledi… tamam herkesle aynı şeyi yapıyorum ama kendi fikirlerim var… saçmalama yaptıklarımla düşündüklerimin ne alakası var?
(Alkış, Cık’ın kafasındaki metali bir tur daha döndürüp kaldırır. Kaldırmasıyla tekrardan sahnenin ışıkları açılır. Cık yorgun bir şekilde başını öne eğer.)
Cık: (Alkış’a) Oturabilir miyim?
(Alkış “evet” anlamında başını sallar. Cık daha önce oturduğu yere oturur.)
Öpücük: İyi misiniz?
Cık: Su alabilir miyim?
(Üyeler birbirine bakar.)
Öksürük: Su yok maalesef. İsterseniz kahve getirebilirim.
Cık: Kalsın. Kahve istemiyorum. (Üzerine bakar.) Beyaz giymek de… Herhangi bir konuda aynı fikirde olmak da istemiyorum.
Hıçkırık: Nasıl yani? Bu aleti kafanıza koyunca mı oldu bunlar?
Alkış: Sadece aynı fikirleri çalan bir soygun yapacağımı söylemiştim.
Hıçkırık: Ben inanmıyorum. Bu mümkün olamaz.
Alkış: Fikirleri oraya zorla koymak mümkün olduğu gibi zorla almak da mümkün.
Hıçkırık: Bu kadar hızlı olamaz.
Alkış: Haklısınız kişiden kişiye değişebilir. Belki sizde bu kadar hızlı olmayabilir. Buyurun deneyerek görelim isterseniz?
(Diğer üyeler hafif sinirle Hıçkırık’a bakar.)
Hıçkırık: Hepinizin önünde bunun palavra olduğunu kanıtlayacağım.
Öpücük: Kendinizi böyle bir riske atmanıza gerek yok. Zaten palavra olduğunu biliyoruz.
Hıçkırık: Böyle inkâr ederek onu haklı çıkarırız. Derneğimizin özenle belirlediği bu güçlü fikirleri söküp atmak bu kadar kolay olamaz.
Alkış: Gelin görelim öyleyse.
Hıçkırık: Ben hazırım!
(Alkış elindeki metali Hıçkırık’ın kafasına koyar. Kafasında bir tur döndürür.)
Alkış: Başlıyoruz!
(Aynı gerilim müziği çalar ve spot ışıkta Hıçkırık görünür. Hıçkırık dış sesten konuşmaya başlar.)
Hıçkırık (Ses): Mümkün değil…. Kesinlikle plasebo… bu bu… bir manipülasyon… böyle bir şeyin mümkün olmadığına eminim… salak kafa (Bu esnada Hıçkırık kendi kafasına vurur.) plasebo diyorum sana!
(Alkış, Hıçkırık’ın kafasındaki metali bir tur daha döndürüp kaldırır. Kaldırmasıyla tekrardan sahnenin ışıkları açılır. Hıçkırık, derin bir nefes alıp verir.)
Öpücük: Kahve… ister misiniz?
Hıçkırık: (Sinirle) Gerek yok iyiyim!
Öpücük: Kahve diyorum!
Hıçkırık: (Sinirle) İstemiyorum. Beni bir süre rahat bırakır mısınız? (Başını ellerinin arasına alır.)
Alkış: Herkeste aynı hızda olmayacağını söylemiştim. Demek ki biraz zamana ihtiyacı var.
Öpücük: Anlaşılan bu kepazeliğe son vermek bana düştü!
Öksürük: Sayın başkan….
Öpücük: (Eliyle onu susturur.) Getirin şu saçma aletinizi!
Alkış: Hay hay…
(Alkış, Öpücük’ün kafasına aleti koyar.)
Alkış: Hazır mısınız?
Öpücük: Bu palavra için hazır olmama gerek yok!
Alkış: Peki, o zaman başlıyoruz!
(Aynı gerilim müziği çalar ve spot ışıkta Öpücük görünür. Öpücük’ün dış sesi duyulur.)
Öpücük (Ses): Sıradan bir üye olarak başlarsın… Eğer istenileni en kısa zamanda en doğru şekilde yaparsan terfi alabilirsin…. Aynı fikirde olmak memuriyet gibidir... Bazı şeylerin değişmesi çok zordur…. Değişmesine gerek de yoktur… İşi neden yaptığın önemli değil... Yapman yeterli!
(Alkış, Öpücük ’ün kafasındaki metali bir tur daha döndürüp kaldırır. Kaldırmasıyla tekrardan sahnenin ışıkları açılır. Tüm üyeler meraklı gözlerle Öpücük’e bakmaktadır. Öpücük bir süre önüne bakar. Sonra kafasını kaldırır.)
Öpücük: (Derin bir nefes alıp verir.) Değerli üyelerimiz, 70. Genel kurul toplantımızı bir süreliğine erteliyorum.
Öksürük: Sayın başkan! Bu mümkün değil!
Islık: Genel merkez öğrenirse hepimizin üyeliği askıya alınır!
Öpücük: Onlara durumu bildireceğim. Merak etmeyin hazırlayacağım raporda sizin yaşananlardan sorumlu olmadığınızı belirtirim.
(Öpücük ayağa kalkıp eşyalarını toparlar.)
Öpücük: İzninizle…
Hapşırık: Nasıl yani gidiyor musunuz?
Öpücük: Özür dilerim yalnız kalmam gerek.
(Öpücük sahneden çıkar. Diğer üyeler şaşkın ve mutsuz görünmektedir.)
Hıçkırık: (Alkış’a) Bu yaptığınız çok… garipti.
Cık: Cesurca bir hareket!
Hıçkırık: Tam olarak ne anlattığınızı bilmiyorum ama… açıkçası fikirlerinize biraz vakit ayırmak istiyorum.
Cık: Ben de.
Hıçkırık: Yarım kalan oturumun başkanı olup bize fikirlerinizi anlatmak ister misiniz?
Alkış: Üzgünüm gitmem gerek.
Hıçkırık: Nereye?
Alkış: Daha kurtarılması gereken bir sürü grup var.
Öksürük: Ama… başkanımız gitti… şimdi siz de gidiyorsunuz?
Islık: Biz… ne yapacağız?
Alkış: İsterseniz gidip güzel bir Türk Kahvesi içebilirsiniz ya da kendinize şık mavi bir tişört alabilirsiniz… Artık özgürsünüz!
Öksürük: Uzun süredir kendi kararımla bir şey yapmadım. Şimdi… boşluğa düşmüş gibiyim.
Hapşırık: En azından küçük bir fikir verseniz.
Alkış: İlle de benim dediğim bir şeyi yapmak istiyorsanız. Ben çıktıktan sonra yüksek sesle ismimi söyleyebilirsiniz.
(Alkış sahneden çıkar.)
Islık: Nasıl yani… ne yapacakmışız?
Öksürük: Yüksek sesle ismimi söyleyin dedi işte.
(Cık tek başına yavaşça alkışlamaya başlar. Diğer üyeler ona dönüp bakar. Sonra onlar da artan şiddette alkışlamaya başlar. Sahne kararır.)
SON
Pdf nasıl indirilir
YanıtlaSil